Sima Güleser Polat

Sima Güleser Polat

Kırmızı ışık, yeşil ışık...

Kırmızı ışık, yeşil ışık...

Siyasette olan bitenlere hepimiz vakıfız artık, gündem oldukça karıştı. Seçim tartışmalarının ardına bağlanan siyasi cinayetler tartışmaları, soruşturmaları, kim neyi neden söyledi derken gündemin şirazesi kaydı.  Zaman bizlere ne gösterecek bilmiyoruz ancak tanıdık gelen oldukça söylem var. Ekonomi almış başını giderken bunu kendine araç olarak kullananlar üzerini örtmeye çalışanlar derken olan halka oluyor.

Diğer yandan gündemi en az diğerleri kadar meşgul eden başka bir konu var ki o da yeni bir akım olarak kabul edeceğimiz Squid Game dizisi. İzlememek için ne kadar direnç göstersem de kendimi 9 bölümü de bir çırpıda izlemiş olarak buldum. Bu kadar çabuk izlememin nedeni de burada sizlere görüş bildirebilmek için oldu. Zira dizi aslında beni çok fazla içine çekmedi.

İzlerken aklımdan geçen hep Türkiye oldu. Türkiye'de yaşananların Squid Game senaryosunu ıslak sopayla döveceğinden emin oldum. Cinayetler, tacizler, intiharlar, entrikalar, kayıplar... Bu saydığım adli vakalar zaten bizim ülkemizin her zaman gündemi olmadı mı? Yıllardır kayıp olan insanların neyin peşine gittiğini, ne için kaçırıldığını ya da ne için kaybolan kişinin canına kıydığını tam anlamıyla ortaya çıkaramadık. Hatta günümüzde neredeyse tüm TV kanallarında bu müzmin konumuzu kendine malzeme eden sözde savcılık yapan sunucularla dolu değil mi? İnsanların acılarından beslenen ilk fırsatını bulduğunda onları azarlayıp duygularını sömüren, üzerine giydiği şık ve pahalı kıyafetlerle, kendi öz mimiklerini yitirdiği estetiklerle neyin samimiyetiyle orada duruyor? Öyle değil mi ama? Neyse tabi, bu başka bir konu.

Squid Game dizisine yeniden dönecek olursak bu konuda en büyük endişe çocukların etkilenip etkilenmemesi ile ilintili oluyor. Biz izleyene kadar çocukların büyük oranı sular seller gibi ezberledi bile. G. Kore yapımı olan bu dizi tüm zamanların rekorunu kırdı ve şimdiye kadar 111 milyon kişi izledi. Türkiye izleme sırasında ilk 11'de ve diğer ilginç bir sonuç da gelişmiş batılı ülkelerin bu listeye girmemiş olmaması. Tanıdık gelmiştir muhtemelen. Dizinin G. Kore'nin yönetim sistemine bir tepki olarak da ele alındığını düşünürsek ve ülkenin demografik yapısının da bastırılmış ve dar gelirli insanlarla dolu olduğunu düşünürsek tanıdık gelmesi hiç de şaşırtmadı. Şu andaki ekonomik durumumuz bizde de inşallah üretime yönelik bir dışa vurum olarak döner. Yoksa içimizdeki ekonomik olarak  paralanma acısı ve diğer anlamda 'para'lanma arzusu isyana dönerse toparlanmak zor olacak. Alimallah insanların ekonomik olarak kandırılmaya en müsait olduğu zaman şu zaman. 90'lı yıllardaki gibi saadet zincirleri, naylon kooperatifler derken, ölüm kalım meselesine ölümlü kalımlı bir oyunla zengin oldurma platformları da eklenirse mahvoluruz. Bizim insanımız duygusaldır, inanır.

Mesleğime uygun olarak yorum yapacak olursam da çekimlerle ilgili hatalar oldukça fazlaydı, atlanılmış, uzatılmış sahneler, esrarengiz olayım derken kişilerin ölümüyle "o ölen kimdi, kardeşi kim peki, bu adam kim arkadaşı mı?" gibi sorularla kaldım elim göbeğimde. İpucu pardon "spoil!" vermemek için çok devam etmiyorum bu kısma, ama illa ki izleyin diye ısrar da etmiyorum.

Çocuklarınızı bu diziden uzak tutun. Mavi balina tehlikesine dönüşmeden önlem almakta yarar var. Yaşamak için ölümün normalleştirildiği hatta en yakınını öldürmenin normalleştirildiği bir senaryo kabul edilemez. En büyük tehlike zaten çocuk oyunları ve çocuk şarkıları ile ilişkilendirilmiş olması değil mi? Resme iyi bakmakta fayda var...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sima Güleser Polat Arşivi