Sima Güleser Polat

Sima Güleser Polat

Her öğretmeni sevmek zorunda mıyız?

Her öğretmeni sevmek zorunda mıyız?

Bu bir ters manyel...

24 Kasım Öğretmenler Günü idi. Kutsal sevgisini öğrencilerden eksik etmeyen, onların üzerinden hayatları boyunca faydalı olacak izler bırakan öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü en içten dileklerimle kutluyorum ve hep var olmalarını diliyorum..

Ama bu özel günle ilgili ben biraz farklı bir yazı yazacağım. Her öğretmen iyi midir? Ben yıllardır söylenmemesi gerektiğini düşünerek bir sır gibi içimde sakladım bu soruyu ve verdiğim cevapları. Şimdi, tam da burada, okuma yazma öğreten ilkokul birinci sınıf öğretmenimin katkısı ile yazıyorum. Hayattaki başarılarım ise ailemle benim zaferim.

İlkokul ikinci sınıfta öğretmenimin değişmesiyle okul hayatım boyunca sürecek olan, diğerlerinden oldukça farklı öğretmenlerin denk geldiği bir öğrenci olarak ite kaka okul hayatımı bitirdim. Öğrenim hayatım her değiştiğinde bir öncekinin bıraktığı olumsuz süreçler üzerine kata kata devam ettim. Bu süreçte de okula gitmeyi hiç sevmedim, nedenlerimle beraber...

İlkokul öğretmenimin kendi özel hayatındaki yaklaşımlarıyla davrandığını o zamandan fark ederdim. İnsanların hayatlarında zor süreçlerin olacağının o zamandan farkındaydım ama anlam veremediğim, süreçlerini öğrenciler üzerinden neden yaşattıkları ile ilintiliydi. Bunun sonucu olarak da, öğretmenime ne yapsam yaranamaz bir türlü onun gözüne giremezdim. Böylelikle toplumda yok sayılma travmam başlamış oldu. Aidiyet hissedemez kendimi iyi olan bir şeye layık göremezdim. Neyse ki çözdüm. Kendimin bilincindeyim. Kendimi fark edene kadar anlam veremediğim birçok olayla karşılaştım. İlkokul birinci sınıfta ikiz kardeşimle beraber sınıfta okumayı o zamanki tabirle ilk sökenlerdendik. Hatta arkadaşlarımıza, yakamızda kırmızı kurdele ile heceleme yapmalarına yardım ederdik. İkinci sınıfa geldiğimde ise en arka sırada aynı öğretmenin 4 yıl daha öğrencisi olacağım yolculuğum başlamış oldu. Ve nitekim, yok sayılarak ilkokulu bitirmiştim.

Bunlar duygu sömürüsü değil bunlar bir bireyin hayatının şekillenmesinin ailede başlayan sürecin öğretmenlerle şekillenmesinin göstergesi. Ben çok net bir şekilde kızgınım. Herkes için bu geçerli değil elbette. Ne mükemmel öğretmenler var, bilmez miyim...

Öğrencilik hayatımda yaşadığım olumsuzlukları en net anladığım zamanlardan biri de annemin öğretmeninin vefat etmeden bir sene öncesine kadar anneler günü, doğum günü ne kadar özel an varsa hepsini hatırlayıp annemi hatırlaması ve hâlâ onunla gurur duymasının vefat edene kadar sürmüş olması. Hatta bir seferinde anneme sözlü notlarının olduğu artık yırtılmaya yüz tutan bir kağıt göndermesi annemden daha çok beni duygulandırmıştı. 60'lı yıllardan bahsediyorum. Benim öğrencilik hayatımın başlamasından 20 yıl öncesinden yani. Annem hâlâ anlatır öğretmenini, hâlâ o dönemde öğrendiği bilgileri bize hatırlatır, İngilizce şarkılar söyler.

Bir öğretmen ışık olmalı derken neden kastediliyor anladınız mı şimdi? Ben ilkokul öğretmenimin söndürdüğü ışığı yakmak için uğraştım yıllarca. Hep kendim okudum, hep kendi kendimi yönlendirdim. Ama çocuk aklımla çok açık verdim. Babam, dedemin vefat ettiğini öğretmeninden öğrenmiş. Öğretmeni onu kenara çekip ölümün ne olduğunu bilmeyen küçük bir çocuğa babasının öldüğünü anlatabileceği en şefkatli haliyle anlatmış. O sebepten babam dedemin vefatını anlatırken öğretmeninden başlar anlatmaya...

Öğretmen, öğrencilerine inanmayı bilmekle ve yeteneklerini fark etmekle yükümlü. Annem ve babam bana bu kitaplar okunacak sana faydası bu şekilde olacak demeseydi ve gece uyumadan önce kitap okumasalardı, ben şimdi bu platformda bu kelimeleri yazamazdım. Onlara bu konuda ne kadar teşekkür etsem az kalır ama ben isterdim ki okuduklarımı paylaşacağım bir öğretmenim olsun...

Neyse hak hukuk meselesi inancımızla ilintili olarak kalır başka baharlara. Öğretmen aynı zamanda bir kurumda başı çeken yöneticilere benzer. Üst olarak saygı gösterdiğimiz, inandığımız bir kimse kendi altındaki insanların üzerinde travmalar bırakmamalı. Onlar ışık olmakla yükümlüler. Hele de bir şeyler öğrenmek bir şeyler yapmak için çırpınan bireyler varsa. Düşünsenize bir takdir milyonlarca eylem getirir. Dert pohpohlanmak değil. Amaç; değer algısı, kişisel gelişim ve iletişim... Doğru ve etkili iletişim... Yapabilene bravo!

Bir kez daha yüreği güzel öğretmenlerimizin "Öğretmenler Günü"nü kutluyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sima Güleser Polat Arşivi