Son Göç
Türkler hep göçermiş. En önemlisi ise göçünün ardında bıraktığı “hoş seda” imiş. Türklüğün kader unsurunun genel çerçevesi içerisinde Kırım’dan kopup gelen Eskişehir’e yerleşen ailenin genç ferdi olarak tıp tahsili esnasında beyazperdeye kaptırdığı gönlünün peşinde çıktığı “serüven” yolculuğu onu sinemaseverler özelinden başlayarak bütün kamuoyunun gönlündeki tahta götürmüş, kenara çekilip seyretme, ıstıraplarla uğraşma yerine vilayetleri dolaşarak kötü alışkanlıklar, bağımlılıklar gibi dünyayı kuşatmış durumdaki açmazlara karşı bireysel farkındalık kazandırma çabasına girişmişti.
İzleyicinin ve sektörün kendine ilgisi hiçbir zaman eksilmedi. Türk kültürünün genel yapısında yer alan ancak bazı kalemlerin kendilerinin uydurduğu yönünde nemalanma istismarlarına rağmen ezelden ebede akışta mevcudiyeti kuvvetle muhtemel olan takımın dizi versiyonunda kendine kısmen yer verildi. Başarılı olabildi mi artık yeri değil ancak mesleki mazisi, toplumsal duruşu ile onu fazlasıyla hak etmişti.
Sanatçılar bilhassa oyuncu statüsündekiler taklit etmezler, edemezler, olumsuzluk hemencecik fark edilir. Karakterle bütünleştikleri nispette iz bırakırlar. Üç karakterde kendini bulduğunu dillendirmişti geçmişte sinemadan Türk sinemasını anlayan birisi olarak haklılık payının yüksektir: Vatandaş Rıza, Cemil ve Malkoçoğlu. Şüphesiz bu karakterler bundan sonra akademinin ve düşünce platformlarının ayağı yere basan kriterlerine göre değerlendirilmeye devam edecektir. Her üçü sadece izlenmekle kalmamış, toplumu adeta peşinden sürüklemiş, mücadelenin anlamını, çaresizliğini, baskıya ve oyunlara boyun eğmemeyi, nihayetinde durmaksızın yaralarını sardıktan sonra da Hakk’a doğru yolculuğun getirdiği muzafferiyeti öğrenmiş, öğrendikçe eğlenmiş, eğlendikçe de problemlerle baş edip bugüne erişmişti. Üniversiteye başladığım yıl çekilen türünün en son örneği durumundaki Son Akın filminin etkileyiciliğini de belirtmeliyim.
Beyazperdede elbette her bakışın öne çıkardığı eserler olabilecektir. Biz de çeşitli vesilelerle dillendirdiğimiz, bilhassa Türk Dünyasına bakış merkezli uluslararası etkinliklerde ele alıp akademik camia ile paylaştığımız Güneş Ne Zaman Doğacak? Eseriyle kendini daha farklı bir noktada hatırlanması gerektiğine inanıyoruz. Sinema filmi kimin eseridir? Yapımcı, Yönetmen, Senarist, Oyuncu, İzleyici seçeneklerinin doğruluğu ya da yanlışlığına girmeksizin yönetmene ait olduğunu global anlayışın gereği belirterek ilerleyecek olursak; söz konusu film “Milli Sinema Akımı” içerisinde düşünülmüş, planlanmış, bütçelendirilmiş, çekimleri gerçekleştirildikten sonra hedef kitleye iletilmişti. Filmin düşünülmesinden salonlardaki karşılığına kadar farklı disiplinlerce farklı bakış açılarıyla ele alınabilecek kadar geniş bir düşünce yelpazesi bıraktığı biliniyor.
Vefatı üzerine Rabia Barış şu şiiri kaleme alıp “Yörük Türkmen Akademisi” platform grubunda paylaşmıştır:
“CÜNEYT ARKIN ANISINA
Bir dev gelip geçti yalan dünyadan,
Sanatın özüne güzellik kattı.
Önem verdi şöhret oldu dört koldan,
Sanat dünyasında o bir kanattı.
Adı Cüneyt Arkın, Cüreklibatur,
Aranan bir aktör, çok gönül hatır,
Dilinde bir türkü efkar dağıtır
Kurdu gönüllere hoş sevgi hattı.
O bir Malkoçoğlu, o bir dev adam,
O bir Battal Gazi saray ona dam,
Dilimizde, gönlümüzde bu adam,
O ki zirvelerde şahlanan attı.
Hitam gelip çattı, tükendi hayat,
Dün vardı, bugün yok, böyledir heyhat,
Ölüm ile başlar en son seyahat,
Emir büyük yerden gel olacaktı.
Yol senindir aktör uğurlar ola,
Girmişsin bir kere dönülmez yola,
İhtiyaç kalmadı küreğe, sala,
Elbet ömür bir gün son bulacaktı.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.