Sima Güleser Polat

Sima Güleser Polat

Bir şeyler yolunda değil sanki...

Bir şeyler yolunda değil sanki...

29 Nisan'da alınan 17 günlük tam kapanma süreci, geçtiğimiz pazar günü bayramın da son bulmasıyla bitti. Pazartesi günü İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeyle bundan bir önceki kararlara dönüldü. Diğer yandan Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabine toplantısı sonrası kararları açıkladı ve tam kapanma ile birlikte salgının büyük ölçüde kontrol altına alındığını belirtti. Diğer yandan Erdoğan 1 milyon 385 bin esnafa destek paketini açıkladı ve buna göre esnaf ve sanatkarlara 4 milyar 622 milyon lira destek sağlanacak.

Bunlar geçen beş günde hepimizin artık bildiği ve alınan kararlara da yeniden uyum sağlamaya başladığı detaylardı. Peki ne yaşıyoruz ya da ne yaşamıyoruz biz?

Tam kapanma sürecine girerken en nihayetindeki hedef, 5 bin vakanın altına düşmekti. Şu anda bu rakam 10 bin civarında. Ama şimdiki rakamlara bakarsak eğer; Türkiye hedeflenen zamanda bu rakamı tutturamayacak. Turkuaz tablonun iyimser bir hal alması, nicelik olarak içimizi rahatlasa da yasağın kimler için cari olduğu mevzusu oldukça karıştı. Hepimiz birey olarak kendimize opsiyonel zafiyet verip kimimiz maske takmıyor, mesafenin önemini unutuyor, kimimiz tuttuğumuz takımın kutlamalarında kalabalıklara karışıyor, kimimiz ise yüreğimizi yakan Filistin çocukları için sesimizi duyurmanın yollarını arıyoruz. Vatandaş olarak inanması güç bir durumun içerisine girdik. Direncimiz yüksek, hayatımızı, en yakın normal skalamızda görsek yeter seviyesinde tutuyoruz; bu sebepten de aman bir seferden bir şey olmaz dediğimiz bir çok şeyi artık devam ettiriyoruz. Bunlar hepimizin bildiği gerçekler ve yaşadıklarımız.

Aklımda deli sorular...

Madalyonun diğer bir yüzüne bakalım, diğer bir yüzü diye çoğaltıyorum zira o kadar yönlü kompleks bir durumun içerisindeyiz ki. Süreç işliyor işlemesine de, nasıl yönetiliyor?

Kademeli normalleşmeyle beraber, aşı hakkını kullanarak iki doz aşı olmuş olan 65 yaş üstü vatandaşlar da herkes için uygulanan kısıtlama kurallarına tabi olacak. Ayrıca kısıtlama olup olmamasına bakılmaksızın bu dönemde şehir içi toplu ulaşım araçlarını kullanamayacaklar. Aşının önemine bu kadar dikkat çekiyoruz ve aşının gerçekten olması gerektiğine de neredeyse ikna olduk peki iki doz aşısını olan 65 yaş üstü vatandaş neden bu kısıtlamalara tabi olmak zorunda? Bu kararlarla aşı olan vatandaşlar aşı olmayandan mı korunmuş oluyor, yoksa asıl risk taşıyan insanlar aşı olanlar mı? Aşı ne kadar işe yarıyor henüz bilgimiz yok, acil kullanım onayı ile kısa sürede aşılanmaya başladık. Sonuçlar konusunda henüz kesin veriler de yok. Aşının uzun vadede başımıza neler getireceğini bilmiyoruz. Sadece tarihler boyu aşı ile bitirilen salgın hastalıkların yalancısıyız. 

 

Geçtiğimiz yıl Mart ayından bu yana, Türkiye Korona konusunda oldukça hakim görünen bir mücadele veriyor. Kimi zaman mücadele başarısıyla, kimi zaman da ölüm ve vaka oranları ile birinci sıraya yerleşti. Ama mutedil bir yaklaşımla söylemeliyim ki; yolunda gitmeyen durumlar var. Toplumun kafası bir hayli karışık. İçişleri Bakanlığı'nın bir gecede çıkardığı genelgelerin gün çoktan başladıktan sonra yayınlanmış olması, öğrenci ve velileri zor durumda bırakıyor. Velhasıl vatandaş önünü göremiyor. Diğer yandan sokak kısıtlamasında sivil iradedeki zafiyet bir yana, kesilen cezalar "kim önüne çıkarsa" halini almaya başladı. Geçtiğimiz günlerde ajanslarda gördüğüm bir haber bunu kanıtlar nitelikteydi. Görüntülerde, İstanbul'da serinlemek için denize atlayan 3 çocuğu polis kovalıyordu. Ceza yemekten son anda kurtuldular, korkuları da gözlerinden okunuyordu. Ama diğer taraftan baktığımızda; Turizmin yeniden canlanması için sahil kenarlarında, otellerde olanlara suya girme hakkı veriliyor. Ne yapsın Anadolu insanı? Zaten son zamanlarda da oldukça gündemde olan tartışma değil mi, turistlerle bu yurdun vatandaşlarına aynı muamelenin yapılmaması. Bu ülkeye virüsü, mutantı getirenin ayağının yurt dışında olduğu gerçeği göz ardı ediliyor.Yoksa ne bilsin yurdum insanı Hindistan mutantını. Mutant demişken bağıra bağıra geleceğini belli eden bu varyantlara karşı neden önlem alınamıyor? Bir çok ülke sınırlarını geçici olarak kapatarak bunun önüne geçebildi, bizde neredeyse hiç alınmayan karar bu. Turizmi harekete geçirmek için yine kendi içimizde ülke vatandaşlarının belki de hiç yapmadığı tatili vadeden, kendi sınırları içinde ülkesinin güzel yerlerini gösterecek kampanyalarla tatil yaptırabilir, bu sene de böyle, hadi bunu fırsata çevirelim denilebilirdi. Gitmek isteyen vatandaşın bütçesine göre küçük bir hayalini  gerçekleştirirken, otel işletmecilerinin de sıkıntılarına ciddi oranda çare olabilirdi. Tabi ki bu bir öneri. Maalesef kendi kabuğumuzda çözmeyi başaramadık.

Yönetimdeki bu tutum karmaşası haliyle sektörlere yani ekonomiye de sirayet ediyor. Yetkililerin ihtiyaçları belirlerken biraz daha sektörlerle yakın temasta olması gerekiyor. Esnafa hibe kararı biraz teneffüs olacak. Ama nereye kadar.

Bırakalım iki doz aşısını olan insanlara her şey serbest olsun. Aşı kampanyasına da destek olacak bu tutum, kademeli olarak ekonomiye de katkı sağlayacaktır. Bırakalım da yalnız başına banklarda otursun yaşlılarımız, bırakalım da kendi bahçesinde oynasın çocuklar.

Bu kısır döngü hepimizi yordu...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sima Güleser Polat Arşivi