Sima Güleser Polat

Sima Güleser Polat

Zorunda mıyız?

Zorunda mıyız?

Teknoloji ve öncesi olmayan yapay zekalı çağımız aldı başını gidiyor. Bir kaç gün önce annem, evi artık küçük bir robotun süpürmesi gerektiği konusunda alt mesajını evlatlarına verdi, haklıydı da. Ne kadar haklı olsak da, gelişen teknolojinin ardından sürüklenme konusu biraz ürkütmüyor mu, ben bazen acayip korkuyorum. Açıkçası uzayda yaşamı geçtim, uçan arabalar görmeye pek de hazır olduğumu söyleyemem. Tam teknolojinin merkezinde onca kablonun, frekansların içinde adeta molekül gibi döndüğüm iş ortamımda bile aklımın ermediği bir çok şey var, itiraf ediyorum, ne kadar bilimsel açıklamasını okusam da, ya hu nasıl oluyor sorusunu kendime sormadan edemiyorum. Ben hâlâ nasıl gerçekleştiği hususunda yoğun mesai harcadığım, telefonların anlık olarak sesimi karşıya nasıl iletiyor sorusunun cevabını, aslında teorik olarak bilmeme rağmen, izafi olarak kendime anlatamadığım noktadayım, ey ahali nasıl kaldıracağım bunca değişimi, hem de dünyanın bir ucundan benim evimdeki, elimdeki kişisel bilgilerim tehdit edilirken. Teknoloji bu kadar da olmamalı ya da biraz ötede hissettirmeden hayatımı kolaylaştırmalı, tabi bana kalırsa... Kalmadı tamam biliyorum olan oldu; bir kaç zeki, kurnaz adam aldı eline sazı oynatıp duruyor dünyayı. Dediklerini, istediklerini elimizde bulunan ihtiyaçtan öte vazgeçilmez zaaflarımız üzerinden yaptırıyorlar hem de, dünyanın başkanları olmuşlar. Zahir varmış bedavadan elimize uygulama vermelerinde bir neden, elin adamı öyle boşa yapar mı? Var bir menfaati çıktı da ortaya... Ver diyor bana, banka hesaplarını, özel fotoğraflarını, sesinin tınısını, kaydını, yüz cemalini, ne kişisel hakkın kalıyor ne de öz benliğin... Hey Allah'ım!  Öyle işte ele dışa bağlı kalırsak elimiz yüzümüzde düşünür dururuz.

Whatsapp kendini iyileştirme yoluna girerken büyük bir göç dalgasının içine girdi. Özel bilgilerin bazılarını almak kaydıyla sözleşmeyi de koydu kullanıcıların önüne. Şimdi merak kucağımızda 8 Şubat'ı bekliyoruz. Konu gündeme tam anlamıyla bomba gibi düştü çünkü WhatsApp elimiz kolumuzdu malum. Tüm ciddi meseleler, anlık durumlar, videolar, özel bilgiler, açılımlar, kapanımlar her bir şey bu platform üzerinden dönüyor. Alternatiflerimiz yok mu, elbette var, Telegram, Signal ve Bip... Ama hangisi bize bunca yıldır alıştığımız WhatsApp düzenini verecek öyle değil mi? Sahi diğer uygulamalara ne kadar güveneceğiz, mesele kişisel verilerimizin tehlikede olması değil mi? Bunun için öncesinde alınması gereken önlemlerimizin olması gerektiği, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Diğer yandan kişisel verilerimiz zaten bir tuş kadar yakın.Yıllardır telefonun yanında konuşunca onun reklamı çıkıyor denemesi yapıyoruz, hatta bir çoğunda asla tesadüf olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya geliyoruz. Kullanım koşullarım bundan böyle değişecek, tonla para ödediğim Facebook'um yetim kalmasın o da bilsin bütün verilerinizi diyen Mark Zückerberg şimdi eskiden farklı ne yaptı ki? Geçtiğimiz gün Veri Güvenliği ve Kişisel Verileri Koruma Derneği, sosyal medya uygulaması WhatsApp'ı son güncellemesinden dolayı şikayet etti. Gerçekten etkili olacak mı bilinmez ama bu trajikomik hallerimiz, teknolojinin bu kadar ilerlediği zamanda bizim ülkemizin kendine ait bir sohbet ve iletişim platformunun şu ana kadar olmamasının, geç kalınmışlığının hazin sonucu. Despot filan ama yıllardır Çin bunu kendi içinde yapıyor belki acımasız yönetiminin gereği olarak yaptı ama bunu biz de bunu insani ihtiyaç çerçevesinde yapabilirdik. 3. dünya ülkesi durumunda muamele görmek incitici oldu hepimiz için. Velhasıl Avrupa asla bilemeyecek ama biz hiç bir zaman onların sandığı düzeyde bir ülke olmadık olmayacağız da... Neyse bundan sonra önlemler alınır inşallah, bu da bir imtihan, ülkemin yeni gelişen teknolojik dünya ile yapay zeka ile olan imtihanı... -ki ben en alasının, en yerlisinin, en millisinin bizden çıkacağına inanıyorum. Haydi, Rus'a Alman'a kalmadan yapalım, bu durumu fırsata çevirmek bizim elimizde...

Neredesin Kardanadam?..

Bu sene kış mevsiminin bahar ayına özenmesi havaların üşütmemesine rağmen hiç birimizi memnun etmedi. Endişeli küresel ısınmasının sonuçlarını izledik. Kuraklık sonucu kaçınılmaz olan susuzluk asla hazır olmadığımız ve baş edemeyeceğimiz bir durum. İki damla yağmurda kaldı gözlerimiz.

Çarşamba gününden itibaren Ankara'da kar, diğer illerde yağmur haberleriyle sevindik ama aynı zamanda bir çok ilde seller meydana geldi. Ege ve Marmara bölgesi  bu konuda zor anlar yaşadı. Büyüklerim yağmur biraz hızlı yağdığında "Allah afetinden korusun, bereket olsun" diye dua ediyor gerçekten de öyle. Havaların hemen normale dönmesi biraz zor görünüyor, hatta tropikal iklime girdiğimiz konusunda uzman öngörüleri de var, ama doğanın tüm canlılarının yağışlara ihtiyacı var. Şimdi yağan yağmur, beş yıl sonra içeceğimiz su olacak, kar yer altı sularının çekilme seviyesinin yüksek olduğu bu yüzyılda en çok ihtiyacımız olan yağış çeşidi. Hastalıklar arttı, böyle giderse daha da artacak salgın hastalıklar. Bu konu aslına bakarsanız gündemin bir numaralı maddesi, çözülene kadar da inmeyecek. Duyarlılığın artması için naçizane önerim, her gün belli saatlerde ne kadar suyumuz kaldığı verilerinin de  yayınlanması yönünde; zira israf etmeme konusunda henüz bir ders almış sayılmayız. Diğer yandan iyi bir gelişme olan şu detayı da paylaşayım, barajların seviyesi, 5 gün yağan yağmur sonucunda yüzde 5'ten fazla arttı, bu sonuç durumu kurtarmıyor belki ama iki damla yağmur nelere kadir gösteriyor.

Hem özledik yokuş aşağı kaymaları, kardan adamı, kartopu savaşlarını. Parmaklarım uyuşuna kadar kar tutup, ilk yeri ben açacağım dediğim karda yürümeleri... O sessizliği, göğün kızıllığını, karda süslenen sokak lambalarını...

Haydi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sima Güleser Polat Arşivi