Sürüyü koruyan, ama sürüden sonsuza kadar uzakta durması gereken kurt geliyor!
Merhabalar. Bundan önceki 2 yazımda eleştirilerimi seviyeye uygun olarak yazmaya gayret gösterdim. Bugün ki eleştirimi de dizinin seviyesine uygun bir şekilde yapmaya gayret edeceğim. Keza öyle yapmazsam Börü 2039’a olan aşkımı anlatmaya bu sayfalarda, satırlarda betimlemem akıl kârı değil. Neyse bir demlik çayımız hazırsa başlayalım.
Son dönemlerde, özellikle ne hikmetse 15 Temmuz sonrasında, askerimiz ve polisimizle alakalı dizi ve filmlere rağbet oldukça arttı. Polis derken artık bizim için kültürel bir miras, atalarımızdan yadigâr olan Arka Sokaklar değil tabi ki. Onun hakkında tek bir laf etmek haddim dahi değil çünkü benden büyük de olabilir arşivlere bakmam lazım onun için kütüphanelerde sabahlara kadar araştırma falan yapmam lazım çok uzun iş. Benim bahsettiğim "yeni" diziler. Özellikle askerimizi anlatan Söz gibi, Savaşçı gibi diziler patladı. Hatta öyle bir hal almıştı ki televizyon kanalları adeta kışla görevi görüyordu. Hemen hemen her kanalda bir tane askeri dizi kesinlikle vardı. Bu dizilerin bu kadar patlamasına neden neydi peki? Hiç şüphesiz Alper Çağlar’ın ölümsüz eserinden Dağ 2 idi. Dağ 2, o kadar izlendi ki bir ara her yerde kurt sembolleri, Türk tamgalı şapkalar, kolyeler gırlaydı. Hatta birçok kişi filmden çıkıp bir sonraki seansa tekrar girdiğini söylemişti o kadar sevildi yani. Ben şahsım adına 4 defa sadece sinemada izledim bu filmi.
Ama benim Alper Çağlar’ın işlerine olan sevgim Dağ 2 ile başlamadı. Dağ filmi de düşük bütçeli olmasına rağmen Alper Çağlar’ın baş belası ve -haddimi aşarak söyleyeceğim bunu- Kubrick çılgınlığındaki mükemmeliyetçiliğiyle çok güzel ve çok kaliteli bir film ortaya koymuştu. Ama Dağ filmi benim için bu kadar kaliteli olmasaydı da çok anlamlı bir film olurdu. Nedenini çok kısa açıklayıp geçeceğim sizi sıkmamak adına. Dağ filmi 2012 yılında yayına girdi ve bu dönemde çözüm süreci zırvası (zırvalık olması benim şahsi fikrimdir benim için çözüm süreci zırvadan ve de maalesef PKK’nın daha da güçlendirilmesinden öte bir şey değildir yine dediğim gibi bu benim şahsi fikrimdir.) gündemdeydi. Ayrıca Ergenekon kumpasının olduğu ve hali hazırda askerimizin itibarının düşürülmeye çalışıldığı bir dönemdi. TSK’nın morallerinin bozuk olduğu bir dönemdi yani. Bu dönemde askeri bir film yapmak, bu filmde sızıntılardan yani fetöcülerden bahsetmek ve de tam da çözüm sürecindeyken insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak sizce akıl karı bir iş miydi? Değildi tabi ki ve bunun sonucunda Dağ izlenen bir film olmadı. Yorum dahi yapılmadı film hakkında. Hatta bu dönem için Alper Çağlar gazeteler arasında da bir tek o zamanki fetöcülerin gazetesinin röportaj almak istediğini, onlarında zaten amaçları malum işte kafatasçı, din elden gidiyor şekilleri için istediğini; diğerlerinin tenezzül dahi etmediklerini söyledi. Sonrasında işte 15 Temmuz oldu kimin ne olduğu anlaşıldı falan derken bir de Fırat Kalkanı Harekatı ile birlikte askerimizin itibarı yine yükselmeye başladı. 2016’nın Ağustos ayının sonunda başlayan Fırat Kalkanı Harekatı ile birlikte halkımızın asker sevgisi kabarmaya başlamıştı ki hemen hemen 1 ay sonra da vizyona giren Dağ 2 çok büyük patladı. Film baştan sona Türkçülük üzerine aslında ki Alper Çağlar’da Türkçü olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Ama kültürel Türkçü olduğunu da ekliyor sürekli. Bu nedenkedir ki filmde Atsız hocanın şiirlerine de yer vermiştir filmde çünkü dediğim gibi adam öyle ya da böyle Türkçü. Filmdeki Atsız hocanın “Kahramanların Ölümü” şiiri de büyük sevgi topladı. Hatta “Savaşçı” dizisinde mevzunun Türkçülük ve Atsız hocanın şiirleri olduğu düşünülmüş olacak ki “Türk Kızı” şiiri okunmuştu. Lakin filmde insanları çeken ne askeri operasyonlar, ne Türkçülük-Turancılık-milliyetçilik kavramları, ne de cennet mekan Atsız ve Gökalp hocalarım. Şimdi demliği yarıladıysak asıl mevzumuza geçelim.
Alper Çağlar bu filmde inanılmaz bir kurgu ve aksiyon çekimini bizlere gösterdi. Ülkemizde neredeyse hiç olmayacak şekilde bir sistem uyguladı. Oyuncularını öyle bir eğitimden geçirdi ki şuan dahi o oyuncular çok güzel silah kullanabilir bence. Ses kurgusu aksiyon kurgusuyla birleşip bir de oyuncular bu savaşı kendi içlerinde de yaşayınca böylesine bir film çıkması kaçınılmaz. Üstüne bir de Börü geldi ki tadından yenmez bir güzellikte. Sonrasında asıl meseleye geldik işte.
Alper Çağlar genelde filmi yahut diziyi çok erken duyurur. O kadar erken duyurur ki sanki arkadaş ortamında otururken “Şöyle bir şeyler mi çeksek?” denildiğinde duyurur hani o kadar erken. Göktürk Üçlemesi bunun en bariz örneği ben okuldaydım duyurduğunda şimdi EYT bekliyorum emekli olmak için ve hala çekimleri gerçekleşmedi yani o kadar erken. Göktürk Üçlemesi’ni duyurdu ve ardından Börü 2039’u duyurdu. Bundan neden bahsettiğimi birazdan anlatacağım çayı bitirmeyin.
Börü 2039 benim için beklentisi yüksek ve inanılmaz konsantre beklediğim bir dizi oldu. Hatta ilk çıkış saati duyurulduğu zamanı beklerken heyecandan saçlarım döküldü. Günü geldi ve tam saatler 20:39’u gösterdi, dizi gelmedi. 21:00 oldu, yine gelmedi. 22:00 oldu, 23:00 oldu sonuç; gelmedi. Neden gelmedi? Çağlar sosyal medya hesaplarından duyuru yapıyor gelecek biz size söz verdik diyor ve en sonunda dizinin yüklemesi son buluyor ve açıyoruz diziyi izlemeye koyuluyoruz. Dizinin senaryosuna, oyunculuğuna, devamlılığına kimse bir şey diyemez ama kurgu ve efektler… Ben bir kurgucu olarak Alper Çağlar filmlerinin kurgu ve montajına aşık olmuştum asıl olarak. Ama o kurgu, montaj ve efektler beni bir müddet üzdü. Ama dediğim gibi bir müddet üzdü sonrasında baktım ki aslında mevzu o değil. Bu dizinin bu bölüm çok güzel olabilirdi –yine de güzel kötü diyene küserim ciddiyim- ama benim fikrimce yayıncı platformun aceleci davranması ben ve ben gibi dizi düştüğü anda izleyen izleyiciler için bir hayal kırıklığı yaşattı. Neden yayıncı platformdan şüphelendiğimin nedeni de az önce belirttiğim gibi Alper Çağlar yavaş ama sağlam hareket eden bir insan ve çok mükemmeliyetçi birisi. E o Alper Çağlar, o bölümü sizce o şekilde yayınlar mıydı? Ha yönetmeni değildi yapımcısı filmin ondan dolayıdır falan diyeceksiniz biliyorum ama demeyin çünkü bu adam deli deli. Öyle haydi bakalım ben size bütçe işini çözdüm senaryoyu ayarladım çekin diyecek bir adam değil. Bilinen yapımcılar gibi de değil izler yani diziyi.
Ama öyle ya da böyle şakayı da bir kenara bırakarak bir Türk tarafından böylesine düşünülmüş ve çekilmiş bilim kurgu dizi ve filmleri daha çok değer görmeli ülkemizde şahsımca düşüncem. Bir şeyler denenmeli ülkemizde artık. Farklı şeyler gelmeli. İyi yahut kötü, gelmeli. Börü 2039 kötü diye demiyorum ama kötü bile olsa böylesine dizileri, filmleri daha çok görmeliyiz diyorum.
Çayımız da bitti. Yenisini demleyip “Savulun Battal Gazi Geliyor”u izleme vaktimiz gelmiş de geçiyor bile. Zaten Tarkan’daki ahtapotta gerçek değilmiş canım sıkkın. Neyse esenlikler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.