Bir kurt görün bu gece, rüyanız parçalansın!
Esenlikler. Beni biliyorsunuz artık işin içinde kurt olursa, ne bileyim Börü falan olursa sevmeme gibi bir durumum olmuyor malumunuz. Ama bu kurdu biraz eleştireceğim. Çok az. Hani “buna da eleştiri denmez canım” kadar. Ya da işte “eleştiri kelimesi ete kemiğe bürünse buna eleştiri dendiği için utancından insan içine çıkamazdı” kadar bir eleştiri. Neyse çayınızı aldıysanız elinize başlayalım.
Dizi başlamadan öncesinde tanıtımlarında anlatılan o Salur Kazan hikayesi zaten beni ufaktan çekmişti kendisine. Bir de yapımcısının Osman Sınav Hoca olduğunu öğrenince dedim bu diziyi izlerim. Osman Sınav’a bir parantez açıyorum Kurtlar Vadisi gibi bir kültün, şuan bu yazıyı okuduğunuz gün olan perşembe günlerinde sokaklarda insan bırakmayan, hatta bana yazılarımın yayınlanması için gün seç denildiğinde cuma günü gibi sinemanın vizyon tarihinde değil de Vadi günü olan perşembe gününü seçtiren dizinin yönetmeni.
3 zaman diliminde geçmekte ilk bölüm. 1964-2000-2022 yılları arasında mekik dokuyorlar yani. Bilindiği üzere dizi FETÖ hakkındaki hatta dizi bana “Madem bu kadar biliyordunuz da neden zamanında önleminizi almadınız oğlum darbe girişimini mi beklediniz?” dedirtti birkaç sahnesinde açık konuşayım. İlk bir saat diziyi izlerken çok düşündüm dedim bu bana bir yerden tanıdık geliyor. Motorla esas oğlanı görünce bütün taşlar yerine oturdu. Bu bildiğin cennet mekan Altar’ın oğlu Tarkan ya! O’nun atı vardı bunun motoru var. Onu kurtlar büyüttü, bizim oğlanı da büyütmese de ölmesin diye getirdi kumandanın yanına.
Neyse.
İlk 40 dakikasına kadar dedim ki kendi kendime iyi be aşk yok bir dizide ne güzel hikayenin güzelliğine bakıp ilerleyeceğiz dedim ki demez olaydım hemen bir ablamızla esas oğlanımız 4 asırlık “biz bu dizinin sonunda evlenip bu diziyi de düğünle bitiririz” bakışını attılar. Bir de 1963’te üsteğmen olan birisinin yaşı muhtemelen 25’tir. 1964’te 25 yaşında olan birisi günümüzde kıt matematiğimle hesaplayabildiğim yaşı 83 olmalı. En az 83 yaşındaki bir insan koca koca odunları nasıl tek vuruşla parçalayabiliyor anlayamadım. Gerçi adam asker, herhalde kondisyonu tamdır.
Dizinin mitolojik unsurlardan ve de Dedem Korkut’un hikayelerden yararlanmış olması beni ayrı bir mutlu etti. Çünkü bizim Yunan Mitolojisi yahut İskandinav Mitolojisi’nden daha iyi bir mitolojimiz var. Ve onlara göre daha fazla doneler de mevcut aslına bakarsak çünkü 17-18. yüzyıllara kadar süregelmiş hikayelerimiz de mevcut yani ben görmedim ki diğer mitolojilerdeki hiçbir tanrı Erlik Han gibi tüfek kullanabilsin. Adam tüfek kullanıyor tüfek ki halen daha Dukha Türklerinin ritüellere devam etmesi de zaten bizim mitolojimizin ne kadar etkin olduğunu gösteriyor. Bu dizide de bizim mitolojimizden olan unsurlar ve dahi İran mitolojisinden olan Dahhak’ın kullanılması beni bir hayli memnun etti.
Velhasıl…
Ben genel manada 3 bölüm izlemeden bir dizi hakkında eleştiride bulunmuyorum ama bu dizi gerçekten biraz da olsa umut vaat ediyor benim görüşümde. İlerleyen bölümlerinde neler olur bilinmez ama beni kurgu ve senaryo açısından biraz olsun çekti. Umuyorum ki ilerleyen bölümlerinde daha da güzelleşerek devam eder ve yalvarıyorum bu dizinin sonu düğünle falan bitmesin. Lütfen. Allah rızası için. Dinimiz amin.
Neyse.
Çaylar içildi, sohbetler edildi, bu kardeşinize yol göründü. Yeni nesil Tarkan’ımız tüm milletimize hayırlı olsun. İnşallah “Atıl Kurt!” diyeceği bir Garip Kont’u da olur Altay beyimizin. Haydi şimdi sosyal mesafeye dikkat ederek toplanalım da Tarkan Viking Kanı izleyelim. Esenlikler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.