Hangisi doğru?
Başımızın belası Siyonizm, uzun bir sure birilerini kullanarak bizi uyuttu, şimdi de yine bizden birilerini kullanarak bizi uyutuyor.
Cumhuriyet tarihimizin ikinci çeyreğinden itibaren bizden birileri kendilerine göre bir “resmî tarih” uydurdular bunca yıl bizlere birçok saçmalıkları ezberlettiler.
Bunlar yanlıştır doğrusu budur diyen bu vatanın gerçek evlatlarına dünyayı zindan ettiler birçoğu dar ağcına gitti.
Bu “resmî tarihe” karşı çıkanların bir bölümü de daha kolayını tercih etti, ne yapacaklarını bilemedikleri için bunları yapanlara küfretmeyi marifet saydılar.
Sonra da fırsat ellerine geçince gerçekleri olduğu gibi söylemek yerine kendi kafalarına göre bir tarih uydurdular.
Yani önceki yıllarda onların yaptığının aynısını yaptılar.
İkisi de, kendi taraflarının günahlarını, kusurlarını, sakladılar duygusal dürtülerden etkilendiler.
Birileri “diktatörlük” olan o dönemleri aklamaya uğraşırken, diğer grup da “halife” olan Osmanlı padişahlarını günahsız göstererek Osmanlının devlet yönetimi olan saltanat sistemini İslami devlet yönetimi yapıverdi.
Şimdi de o yıllardaki gibi birçok yöneticiyi günahsız gösterme gayretleri başladı. Cennetten toprak satanlar türedi.
Yani o günün insanları iyi bir şeyi yapmak isterken Mustafa Kemal’i ezdi.
Diğerlerinin yaptığı da, İslam’a ve Müslümanlara fatura edildi.
Şimdiki yapılanlar da mutlaka birilerine fatura edilecektir. Herkes kendi yazdığına inandı ve tarihi kendince yorumladı.
80 yıl birilerinin yaptığını şimdide başkaları yapmaya başladı. Tarihin birçok yerine uyduruk bilgiler oluşturarak o günkü dayatmacıların bunlara inanmasını istiyorlar. Belki de dayatıyorlar.
Son yıllarda yapılan televizyon dizilerinin en iyilerine bakalım.
Muhteşem Yüzyıl birilerine göre rezalet, birilerine göre de tarihi gerçekler.
Diriliş Ertuğrul yeni dizi Selçuklu ya da Alparslan ise tam tersi, her iki taraf da “tarih çarpıtılmaz” diye diye çarpıtmanın en kralını yapıyorlar.
Evet Osmanlı siyah beyaz gibi berrak bir tarih değildir. Osmanlı tarihini anlatanlar da anlatım bozukluğunun olması ve o günün olaylarını günümüzün mantığı ile yorumlamamız, daha büyük saçmalıkları ortaya çıkarmaktadır.
Bugün yaşadığımız olaylar da bunların sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Mesela birileri Fatih Sultan Mehmet’i evliya yaparken, bir başkası da Bizanslı hanımları haremine dolduran her gece biriyle beraber olan beline düşkün, veziri Çandarlı’yı gözü önünde boğduracak kadar cani olduğunu yazabiliyorlar.
Bu durumu o günün olaylarını, günümüzün mantığı ile yorumlamamızın meydana getirdiği saçmalık olarak değerlendirebilirim.
Birileri “Fatih, kendi dönemindeki yedi değişik vezir-i âzamdan üçünü boğdurdu. Bir tanesini hapsetti. Sonuncusunu da yeniçeriler öldürdü.” diyerek olayları yazarken, birileri bunu hiç araştırmadı.
Fatih’in oğlu II. Bayezid, padişahlığı şerefine Edirne’de kurduğu içki meclisinde Gedik Ahmet Paşa’yı boğduruyor. Bu olayı biri sarhoş hükümdarın marifetleri diye anlatırken, birileri de bu olayı hiç sorgulamadan padişahın sadece sofu padişah olarak anılmasını isteyebiliyor.
Yavuz Selim, sekiz yıllık saltanatında üç vezir-i âzam öldürtüyor. Yunus Paşa’yı ise Mısır seferinden dönerken at üstünde güzel güzel sohbet ettikleri sırada bir lafına kızınca ani bir emirle oracıkta keyfi mi öldürttü, yoksa başka bir hainlik mi var bunları hiç ama hiç ayırt edemiyoruz
Evet, Osmanlı çok büyük bir imparatorluk, onun için de birkaç kişinin can güvenliği olmayabilir. Bunu hiç kimsenin can güvenliğinin bulunmadığı bir imparatorluk olarak gösterilmesinin tarihe ihanet olduğunu düşünüyorum.
Bugün ABD’de herkesin can güvenliği vardır demek neyse o gün Osmanlıda can güvenliği yoktur demekle aynıdır.
Osmanlı’da bitmez tükenmez iktidar kavgaları, parelel yapılanmalar, kanlı, karanlık ve kaypak kavgalar vardır; ancak İslam’ın emrini her şeyin üstünde tutan büyük bir mücadele de vardır.
Ben burada siyasilerin dürüst olmasını istiyorum, olaylarda çelişki istemiyorum. Bir televizyon dizisi başlarken bu dizi çekiminde hiç canlı öldürülmemiştir derken ardı ardına kafaların kesilmesini hiçbir zaman makul göremiyorum. Osmanlı’yı yüceltmek için Selçuklu’nun aşağılandığı Diriliş Ertuğrul isimli diziyi seyretmek istemiyorum.
Tarihi yazanlar, sinemacılar, televizyon dizileri çarpıtabilir, onları yorumlayabilir, isteyen bakar isteyen bakmaz mantığını da kesinlikle kabul etmiyorum.
Siyasetçileri tarihi çarpıtmamalı, çarpıttıkları tarihi “tek gerçekmiş” gibi zorla halka kabul ettirmemeli diye düşünüyorum
Yalanları gerçekmiş gibi bize zorla kim kabul ettirmeye, onu bunu yasaklamaya, çalışırsa bu ülke çok zarar görecektir diyorum.
Seksen yıl yalanlarla dolu bir tarih dinledik,
Allah aşkına yeni “resmî” yalanlarla ne olur bizi aldatmayın. Gerçeği sadece gerçeği yazın ya da dizilerini yapın. Biz kendimiz olayları çok iyi yorumlarız. Bizi yönlendirmeye kalkarsanız seksen yıl çektiğimiz acıyı bundan sonra da çekeriz. Allah aşkına yeni yalanlarla da bizi aldatmayın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.