Sosyal Devlet'in en önemli sacayağı; Eğitim
Saygı değer okurlarım; Yaklaşık iki aylık aradan sonra tekrar karşınızdayım.
Önceki yazılarımızda olduğu gibi sizin istedikleriniz doğrultusunda Türkiye’mizin gündemiyle ilgili geçmişi inceleyerek düşüncelerimi değerlendirmelerimi Rabbim izin verdiği sürece, bundan sonra da yazmaya çalışacağım.
Hoş bulduk...
Okulların ve bizim tatilde olduğumuz dönemde Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk istifa etti,
İstifa sonrası her kafadan bir ses geldi, bilen bilmeyen, anlayan anlamayan, ağzı olan konuştu, yazdı, çizdi. O halde ben de konuşayım dedim ve bu yazıyı yazdım.
Bir eğitimci olarak yıllarca hep söyler ve yazarım.
Ben Türkiye'nin yaşadığı bütün sorunların kaynağının “eğitim” olduğunu düşünenlerdenim.
Eğitimde bir standart yakalayan ülkeler, kaliteli insanlarını artırabilir, sosyal/ekonomik/kültürel sorunlarını çok kolay çözebilir.
Ülkeler eğitimde oturttuğu sistem sayesinde daha fazla üretir, vatandaşlarının yaşam kalitesini, refahını ve huzurunu artırabilir.
Çünkü eğitim, “sosyal devlet”in en önemli sacayağıdır.
T.C. Anayasası’nda devletimiz bütün vatandaşlarına devlet eliyle ücretsiz eğitim ve sağlık hizmeti sunmak zorundadır.
Bir ülkede eğitimde fırsat eşitliği sağlayabilirseniz insanlar üretim aşamasında donanımını artırır, ülkenin yaşam standardını ve refahını yükseltir.
Siyasette Demirel'in, Özal'ın, Erbakan'ın şimdi de Recep Tayyip Erdoğan'ın değişik işlerle uğraşırken. siyasetçi olup Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamına çıkabilmesinin en önemli aracı, Cumhuriyet'in eğitim yoluyla sunduğu fırsat eşitliğiydi.
Bugünü değerlendirirsek 20 yıldır iktidarda olan AK Parti iktidarının halledemediği sorunlarının başında da “eğitim” gelmektedir.
Çünkü onca yıla rağmen eğitim sistemimizde ilerleme bir yana, gözle görülür bir gerileme yaşandı.
Sayın Erdoğan eğer bizimle aynı görüşte olmasaydı tam sekiz kez Milli Eğitim Bakanı değiştirilmesi, durumdan kalır mıydı?
Şimdi bana Milli Eğitim Bakanlığında neler oluyor diye soru soran okuyucularımı duyar gibiyim.
Yıllarca “davul bakanda, tokmak başkasında” dersem durumu daha iyi anlatabilirim belki.
Ziya Selçuk Hoca geldiğinde, bir eğitim profesyoneli göreve geldi diye çok sevinmiş ve umutlanmıştım.
Ne yazık ki Ziya Hoca, tokmağı alamadığı gibi davulu da kaptırdı. Önceki yıllarda malum örgüt (FETÖ) bakanlığı ele geçirdi ve bakanlara doğru bir iş yaptırmadı. Şimdi de birçok sivil toplum kuruluşları (STK), tarikatlar ve cemaatler hem tokmağı ellerinde tuttular hem davulu boyunlarına astılar.
Ziya Hoca’nın samimi sohbetlerinde “bakanlıkta tabanım yok” diye yakındığını biliyorum.
Bu bir yönetici için en önemli sorunlardan biridir.
Ziya Selçuk'un sorunu sadece bakanlıkta tabanının olmaması değil, “tavan”ı da olmamasıydı. Eğitim alanına damgasını vuran STK'lar, tarikatlar ve cemaatler ne yazık ki Cumhurbaşkanının desteğini Ziya Hoca’dan daha fazla alıyordu.
AK Parti yöneticisi aynı zamanda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi onursal üyesi ve Türk-İngiliz Tatlıdil Forumu eş başkanı Reha Denemeç ile (şimdi Bakan koltuğuna oturan) eski ÖSYM Başkanı Mahmut Özer Bakan Yardımcılığı görevlerine getirildiğinde Ziya hoca'ya yol göründüğü anlaşılmıştı.
Öyle de oldu. Çünkü “Profesyonel Bakan” ile “Partililerin" yıldızı hiç barışmadı.
Ziya Hoca, alt kadrosuna söz geçirememeye, dolayısıyla da Bakanlığı yönetememeye başladı.
Yardımcıları, talimatlarını yerine getirmiyordu.
Son atadığı iki daire (Özel Eğitim ve İnşaat Emlak) başkanının bizzat ilgili bakan yardımcısı tarafından göreve başlatılmaması, Selçuk için “havlu atma” anı oldu.
Ziya Hoca, Cumhurbaşkanına çıktı yardımcılarına söz geçiremediğini anlattı, “onlar kalacaksa eğer” kendisinin bırakmak istediğini açıkça bildirdi.
Cumhurbaşkanının tavrı “bırakın” yönünde olunca da istifa dilekçesini verdi.
Yeni bakan Mahmut Özer, AK Parti'nin eğitim alanında yıldızı hızlı yükselen isimlerden biri. .
Kendisi, mühendis kökenli olduğundan “eğitim”den çok “ölçme değerlendirme” uzmanı. Son dönemde İstanbul seyahatlerinde STK'larla çok yakın ilişkiler kurdu.
Bakan Özer'in görevi boyunca en büyük öğretmen sendikası olan Eğitim Bir Sen'in desteğini yanında tutacağını da biliyorum.
Yeni bakan şu anda tamamen kendi kadrosunu da oluşturmuş durumda
Yazımı bitirirken, yeni bakanın Milli eğitim de sıkıntıları gideremeyeceğini bir süre sonra yeni bir bakanın göreve geleceğini söyleyebilirim. Çünkü yıllarca hep böyle olmuştur.
Bundan sonra ne olursa olsun Milli eğitimde bu milletin ve eğitimcilerin beklediği gelişmelerin olması çok zor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kemalistler bundan önce malum cemaat şimdide yeni cemaat ve tarikatların Milli Eğitim'deki etkisi ve gücü daha da artacak
En acısı ne biliyor musunuz?
Milli Eğitim Bakanlığı üst yönetiminde “öğretmen” kökenli insan neredeyse hiç kalmadı. Öğretmenin olmadığı yerde eğitim olur mu hiç?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.