Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Konya’da metro, trafik ve susuzluk denklemi

Konya’da metro, trafik ve susuzluk denklemi

Bir haber okudum. Konya metrosuyla ilgili önemli bir gelişme olduğu duyuruluyordu. İçeriğine bakınca proje için kullanılacak Çin kaynaklı kredinin onaylandığı, onaya bağlı olarak da ihalesi 2 Ekim 2019’da yapılan ve sözleşmesi 12 Aralık 2019’da imzalanan Konya Metrosu’nun 21,1 kilometrelik birinci etabının temelinin kısa süre içinde atılmasının planlandığı bildiriliyordu.

Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın ifadesiyle Konya tarihinin bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük ihalesinden bahsediyoruz.

Geç de olsa bu büyük proje başlıyor diye bir heyecan kasırgası oluşturulmak isteniyor belli ki. Yazan muhabirin heyecanı haberin içine sinmiş.

Elbette yapılan işin kötüsü olmaz. Konya’ya da çok yakışır doğrusu. İhtiyaç da var. Böyle bir projeye karşı çıkmak da mümkün değil. Lakin bazıları tarafından konu sanki Metro yapılacak dertler bitecek kıvamına getirilmek isteniyor. Oysa öyle değil.

Her ne kadar bazı dostlar gözden kaçırmaya çalışsa da mesele sadece metroyla bitmiyor. Kaldı ki metro projesi de öyle 2 günde bitirilebilecek bir proje değil. İlk etabının yaklaşık 4,5 yıllık bir süre de tamamlanması ön görülüyor. Önümüzde çok uzun bir süre var yani. O da zamanında bitirilebilirse tabii.

Başkan Uğur İbrahim Altay, Konya tarihinin en büyük projesinin temelini atan başkan olarak tarihe geçmek istiyor olabilir. Bu manada heyecanlanması da gayet doğal ve anlaşılabilir. Fakat Sayın Başkan’ın bu heyecanının diğer problemlere de yansıması lazım.

Projenin yine ilk etabı ortalama 12 Milyar TL’ye mal olacak. Eğer bu proje Konya Büyükşehir Belediyesi borçlandırılarak yapılacaksa, bu kaynak metro yerine daha acil çözüm bekleyen problemler için kullanılmalı.

Esasında hepimizin malumu olduğu üzere yakın dönemde acil çözülmesi gereken 2 konu var Konya için. Bunlar da neredeyse kronik hale gelmiş görünen trafik ve susuzluk

Nedense bu konulara çözüm bulunması noktasında metro konusundaki duyarlılık ve heyecanı görmek mümkün değil. Hatta konuyu gündeme getireni hedef yapmaya çalışan, racon kesip posta koyan meslektaşlarla bile karşılaştık.

Oysa inşallah bugün okullar açılıyor. Bu demek ki çoğu aile tatilden dönüyor. Şehir rutinine dönüyor ve kalabalıklaşıyor. Bu da yaz boyunca bile yaşadığımız trafik sorununun katlanması ve hepimiz için bir eziyet haline dönüşmesi demek.

Doğrusu yerleşim alanı itibariyle doğal engelleri olmayan ve genişlemeye müsait bir coğrafyada bulunan Konya’nın trafik sıkıntısı yaşamaması lazım. Fakat gerçekte öyle değil. Ciddi bir trafik yükü var. Her geçen gün artıyor. Her yıl yaklaşık 20 bin yeni araç trafiğe çıkıyor. Her geçen gün trafik daha da yoğunlaşıyor. Metro inşaatının başlamasıyla, inşaat çalışmalarının da trafiği olumsuz yönde etkileyeceğine dair öngörüler var. Yakın gelecekte tedbir alınmazsa Konya trafiği içinden çıkılmaz bir hal alacak.

Yeni çevre yolu çok ağır ilerliyor. Açıkçası planlanan takvime göre bitirilemeyeceği ortada. Şimdiden projede gecikme var. Mevcut çevre yolları artık şehrin içinde kalmış durumda. Bu da ciddi manada trafiğin yoğunlaşmasına ve sürücüler için tehlike arz etmesine sebep oluyor. Şehir merkezindeki durum daha da vahim. Özellikle park problemi yüzünden ana arterler üzerine park edilmesi trafiğin şişmesine sebep oluyor.

Trafik akışının ışıklarla ve maalesef uzun sürelerle kesilmesi de trafiğin yoğunlaşmasına sebep. Oysaki çağdaş yaklaşım trafiğin mümkün olduğunca kesilmemesi, yavaş da olsa akışının sağlanması yönünde. Bu konuda da ciddi sıkıntı var Konya’da.

Normal trafikten sıkılıp tramvay’a bineyim deseniz bin pişman olmanız mümkün. Güzergah boyunca neredeyse her durakta ışıkta beklemek zorunda kalıyorsunuz. Bu da zaten raylı sistemin ruhuna aykırı bir durum. Bunun değiştirilmesi için ve diğer arterlerde de trafik yoğunluğunun azaltılması için bir acil eylem planına ihtiyaç var.

 

Böyle bir eylem planı varsa da uygulamada olduğuna dair net bir işaret yok. Açıkçası trafikle ilgili çözüme dair pek bir çalışma görünmüyor. Herkes bu konuda sessizliğe bürünmüş durumda. Perde arkasında sitem edenler bile görünür ortamda şikayetlerini dillendirmiyor her nedense.

Herkes üç maymunu oynuyor.

Susuzluğa gelince daha ciddi bir boyutta. Her geçen gün daha da sıkıntılı bir hal alıyor. Tüm dünyada yaşanan iklim değişiklikleri, sıcaklıkların artması ve kuraklık geçici gibi durmuyor.

Konya’da da bazı bölgelerde kuraklaşma çölleşmeye doğru hızla ilerliyor. Yaşananlar Türkiye’nin besin tedarik zincirinde kesintilere sebep olur noktada artık. Bu da tüketici fiyatlarına yansıyor. Sebze ve meyve fiyatlarındaki durumun herkes farkında. Herkes şikayet ediyor ama çözüm için harekete geçme konusunda bir atalet var. Nedense kuraklık olması gerektiği kadar gündem olamıyor.

Belki bu çekingenliğin sebebi yaşanan sıkıntıların toplum nezdinde faturasının siyasetçilere çıkarılabileceği kaygısındandır. Haklı bir kaygıdır da. Fakat sıkıntının geldiği nokta bu kaygının da ötesinde. Sebep bu olsa bile. Şehir olarak bu gerçekle her anlamda yüzleşip eğer yoksa bir an evvel yine bir acil eylem planını devreye alarak çözüm için harekete geçilmesi lazım.

Acil eylem planı devlet, üniversiteler, STK’lar ve vatandaşların eş güdüm içerisinde hareket edeceği bir mantıkta olmalı. Herkes elini taşın altına koymalı. Yoksa yine sorun ortada kalır, çözüm bulunamaz.

Doğrusu bu konuda işi gücü bırakıp bu konuda çözüme odaklanacak bir yaklaşıma ihtiyaç var. Mesele sadece çiftçinin, hayvancılıkla uğraşanın meselesi değil. Hepimizin meselesi. Besin tedarik zinciri kırılırsa eninde sonunda hepimizi etkileyecek. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli.

Maalesef şu an her şey yağmur yağmasına bağlı. Yağsa bile onun da ne kadar yağacağı ve yaşanan sıkıntıyı ne kadar çözebileceği de meçhul. Neredeyse tüm barajlarda su seviyesi dip seviyeye doğru ilerliyor. İçme suyuna bile kuyu suyu takviyesi var.

Yağmur yağmazsa durum ne olur?’’ sorusuna karşılık, maalesef kimse zikretmese de bir B planı yok. Mavi Tünel Projesi tamamlansa da tam manasıyla Konya Ovası’ndaki kuraklığın bitmeyeceği de artık açık. Böyle giderse varlığı bugüne kadar çözümün ötelenmesine sebep olan ve acil durum halinin ilan edilmesine engel olan yer altı suları da tükenecek. Dün 30 metrelerden çıkan sular, bugün artık 200 metrelerden çıkıyor. Yarın belki 300 metreden bile çıkmayacak.

İş o noktaya geldiğinde de çözüm için harekete geçilse de çok geç olacak.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi