Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Normalleşebilecek miyiz bakalım?

Normalleşebilecek miyiz bakalım?

17 Mayıs geldi, dayandı. Tam kapanma sona erdi.

Normalleşme kelimesi bile insanın içini kıpır kıpır ettirmeye yetiyor. Yayınlanan İçişleri Bakanlığı genelgesine göre bu sabah saat 05:00’ten, 1 Haziran saat 05:00’e kadar olan süreç, yani kademeli normalleşme süreci başladı.

Eğer istenen sonuç alınmaya devam edilirse, haziran ayıyla beraber normalleşeceğiz.

Plan bu ama iş yine biz vatandaşlarda. Kurallara uymaya gayret edersek olur. Aman dikkat edelim. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Bir daha geri dönmeyelim.

Yayınlanan genelgede küçük bir grup esnaf hariç ki Allah onlara yardım etsin. Gerçekten ayakta kalmaları çok zor. Onları da devletimiz alacağı destek kararıyla ayakta tutacaktır. Buna inancım sonsuz.

Özetleyecek olursak;

Açıklanan genelgeye en çok 2 doz aşı olan 65 yaş üstü vatandaşlarımız sevinecek. En büyük ödül onlara. Doğrusu hak ettiler. Baharın tadını doyasıya çıkarabilecekler. Salgının başından beri en çok sıkıntı çeken grup onlardı. Artık onlara sokağa çıkma kısıtlaması yok. Aşı olmayan 65 yaş üstü vatandaşlarımız ise ancak hafta içi 10.00-14.00 saatleri arasında sokağa çıkabilecekler. 18 yaş altına da sokak kısıtlaması yok.

Hafta içi sokağa çıkma kısıtlaması saat 21.00’de başlayacak. Hafta sonu ise cuma akşamı saat 21.00’den pazartesi sabah saat 05.00’e kadar sokak kısıtlaması devam ediyor.

Sokak kısıtlaması dışındaki saatlerde şehirler arası seyahat serbest.

Evlendirme işlemleri yapılabilmekle birlikte düğün, nikah, nişan, kına gecesi organizasyonlarındaki yasak 1 Haziran’a kadar devam ediyor.

Huzurevleri, yaşlı bakım merkezleri, rehabilitasyon merkezi ve çocuk evlerine ziyaretçi yasağı devam ediyor.

Toplu ulaşımda uçak hariç kapasitenin yüzde ellisi kullanılacak. Şehir içinde ayakta yolcu alınamayacak.

Şehirlerarası karayolları üzerinde bulunan dinlenme tesisleri (yerleşim sahası içerisinde bulunanlar hariç) ile konaklama tesislerinin (otel, motel, apart otel, pansiyon vb.) içerisinde bulunan yeme-içme yerleri (sadece konaklamalı müşterilerle sınırlı olacak şekilde) aynı masada aynı anda en fazla 2 kişiye servis açılması kaydıyla hizmet verebilecek.

Konaklama tesislerinin kapalı alanlarında bulunan eğlence merkezleri kapalı tutulacak ve bu alanlarda müşteri kabul edilmeyecek.

Çalışan anneler için en önemli olan konu olan ana okulları ve kreşler açık olacak. Eğitimin tüm kademelerinde ise 1 Haziran’a kadar uzaktan eğitime devam edilecek.

Kamuda esnek çalışma devam ediyor.  Kamu çalışanları 10.00-16.00 saatleri arasında çalışacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da helallik istediği esnafla ilgili genelgede neler var bir de ona bakalım. Büyük marketler bizi bitirmek istiyor diye feryat eden pazarcı esnafına sevindirici haber geldi. Artık pazar yerleri hafta içi saat 07:00-19:00 saatleri arasında açık. Hafta sonu kapalı.

Sokağa çıkma kısıtlaması uygulanan süre ve günlerde ekmek üretiminin yapıldığı fırın ve/veya unlu mamül ruhsatlı iş yerleri ile bu iş yerlerinin sadece ekmek satan bayileri (sadece ekmek ve unlu mamül satışı için) açık olacak.

Bakkal, market, manav, kasap, kuruyemişçi ve tatlıcılar saat 07:00-20:00 saatleri arasında hizmet verebilecek. Giyim, tuhafiye, züccaciye, hırdavatçı, terzi ve berber dükkanları hafta içi saat 07:00-20:00 saatleri arasında hizmet verebilecek.

Lokanta ve restoranlar gibi yeme içme yerleri saat 07:00-20:00 saatleri arasında gel-al ve paket servis, 20:00-24:00 saatleri arasında sadece paket servis olarak olarak hizmet verebilecek.

AVM’ler hafta içi 10:00-20:00 saatleri arasında açık olacak, hafta sonu ise kapalı.

Kafe, kıraathane, bilardo salonu, çay bahçesi, sinema, internet kafe, spor salonu, yüzme havuzu, hamam, sauna, masaj salonu, lunapark ve tematik parklar ve halı sahalar kademeli normalleşme sürecinde kapalı olacak. Çay ocakları ise masa, sandalye/taburelerini kaldırmak ve sadece esnafa servis yapmak kaydıyla faaliyetlerine devam edebileceklerdir.

Yayınlanan genelge ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar doğursun inşallah.  Geçen seferki gibi lütfen kendimizi kontrolsüz bir şekilde sokaklara atmayalım. Tedbirlere dikkat edip uygulamaya devam edelim. Maske, mesafe ve temizlik kuralını ihmal etmeyelim ki güzel günlere daha çabuk ulaşalım.

İsrail neden bu kadar arsız?

Terör devleti İsrail’in Filistin’deki insanlık dışı zulmü devam ediyor. Yakıp yıkmaya, çoluk çocuk demeden öldürmeye devam ediyor. Kimseye aldırdığı da yok. Boşuna demiyoruz İsrail yalnızca güçten anlar.

Zannetmeyin ki tek başına yapıyor. Her zamanki destekçileri malum; ABD. Avrupa’daki Yahudi lobisi de devrede.

“Başkan değişir ama ABD değişmez’’ sözünün vücut bulmuş halini yaşıyoruz bugünlerde. Dün Trump damadı eliyle İsrail’i tüm ihtiyacını karşılayıp, kendini dünyanın hakimi zannederek ona Golan Tepeleri ve Kudüs’ü bağışlarken bugün Biden, İsrail’in insanlık dışı zulmünün sorumlusu olarak Hamas’ı işaret ediyor.

Ne olmuş?

Hamas, İsrail’e füze atmış. İsrail’in de kendini savunma hakkı varmış ve buna saygı duyuyormuş.  Bak sen.

Hamas’ın o füzeleri neden attığından bahseden yok. Olaylar Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki yaşadıkları evlerden insanlık dışı bir yaklaşımla ama İsrail’e özel bir uygulamayla zorla el koymaya çalıştıkları yaşadıkları evlerden atılmaya çalışılan Filistinli ailelere yapılanlar yüzünden başladı.

Var mı bundan bahseden?

Elbette yok.

Peki yine Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırılardan bahsediliyor mu? Adım adım o kutsal beldeyi ele geçirmek için yaptıkları dünya medyasında hak ettiği gibi yer alabiliyor mu?

Ya Mescid-i Aksa’dan yükselen yangını Burak Duvarı önünde toplanıp kutlayan İsrailliler yeterince yer aldı mı medyada?

Elbette hayır. Unutturmaya çalışıyorlar, hep yaptıkları gibi.

Bir müslüman ülkede Kilise ya da Havra’nın yakıldığını ve bu yangından yükselen ateş ve dumanları bir araya toplanıp kutlayan müslümanların olduğu bir görüntü ya da fotoğraf olsaydı neler olurdu sizce?

Sadece düşünelim yeter.

Onlar bizim öyle şeyler yapmayacağımızı, bizim medeniyetimizde her dinin mensuplarının güvencesinin hem dinimiz hem devletimiz olduğunu çok iyi bilirler.

Dünya medyasına hakim grupların büyük çoğunluğunun Yahudi sermayesi olduğunu anlatmaya gerek var mı bilmem?

O medya gücünün varlık sebebi İsrail’in yaptıklarını örtmek, Büyük İsrail Projesi’ne giden yoldaki taşları temizlemek, amacın gerçekleşmesi için alan açmak. İsrail devletinin yaptığı zulmü örtmek ve İsrail’e yapılan küçücük karşı çıkışları bile düşmanlık ve anti semitist olarak tanımlayarak daha büyümeden bastırmak.

Ülkemizde de bir dönemin ki izlerini hala görmek mümkün hakim medya gücünün yaklaşımı bu şekildeydi.

Zaten İsrail’in bu arsızlığının tek sebebi arkasındaki güçlü Amerikan askeri desteği ve bu medya düzeni. Yoksa İsrail’in şöyle silahları varmış, böyle iyi ordusu varmış, bunların hepsi hikaye ve medya algısı.

Gördük işte dünyaya mükemmel diye reklam ettikleri “Demir Kubbe’’ savunma sisteminin halini. Gazze’den atılan ev yapımı füzeleri bile savuşturmakta ne kadar zorlanıp delik deşik olduğunu. Bir de doğru dürüst bir ordu ve silahlara karşı ne hale düşeceklerini siz düşünün.

Hatırlayın, Gazze’ye saldırıları başlattıkları gün, karadan da Gazze’ye girdiklerini duyurmuştu ordu sözcüsü. Oysa girmedikleri daha doğrusu giremedikleri ortaya çıktı. Zira son girdiklerinde, girdiklerine gireceklerine pişman olmuşlardı.

Öyle bir ruh halindeler ki; en çok korktukları şey ölüm. Öldürmeyi severler ama ölmekten de çok korkarlar. Eli silahlı İsrailli askerlerin eli taşlı minicik çocukların önünden kaçmaları vaka-i adiyedendir orada.

İsrail medyasında çıkan yorumları görünce ülkemize dair umudum daha da arttı. Diyor ki İsrail medyası; Türkiye’de sosyal medyadaki İsrail karşıtlığı İran’ın da önüne geçti. Belli ki 28 Şubat dönemini özlüyorlar. Alarm zillerini çalmalarının sebebi, bunun İran’da özellikle devletin İsrail karşıtlığının göstermelik olduğunu biliyor olmaları.

Oysa Türkiye öyle değil. İyi ki de değil.

Türkiye tarihi misyonu gereği zaten Filistin’deki İsrail zulmüne açık tepki koyup mücadele eden en önemli ülke. Kaldı ki ümmetin beklentisi de o. İçimizden kimileri bizi bu tarihi misyondan ayırmaya çalışsa da şükür ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan eliyle devletimiz ve Milletimiz üzerine düşeni yapıyor. Hem insanlık dışı zulmü dünyaya duyurmak hem de durdurmak için gerekenleri yapmaya da devam edecek inşallah.

Diyorlar ki; “Araplar bizi arkadan vurdu, niye sahip çıkıyoruz?’’. Bu yaklaşım bizi kadim coğrafyamızdan uzak tutmak için kullanılan bir motto ve doğruluğu tartışılır.

Öte yandan zannedersiniz ki ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan bizi alnımızdan öptü. Ülkemizi işgal edip çoluk çocuk demeden katleden onlar değildi?  Oysa bugün onlar ülkemiz için dost ve müttefik!

Onca yıl birlikte yaşadığımız, vatandaşımız olmuş, haksızlığa uğrayıp zulme maruz kalan din kardeşlerimize sahip çıkmayıp da kime sahip çıkacağız? Kaldı ki bu millet tarihi boyunca dinine bakmadan zulme uğrayan mazlumların hep yanında olmuştur. Yaratılışımızda var bu.

İsrail’in yaptıklarını da durdurabilecek tek millet biziz. Tarih bizi çağırıyor. Şüpheniz olmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi