Çanlar, atıklar için en yüksek desibelde çalıyor
ABD bu hafta başında tek kullanımlık plastiklere yasak getirdi. Bu konunun gündeme gelmesi, Türkiye'nin müsilaj problemiyle beraber ülkemizde de durumun ne kadar korkutucu olduğunu bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Son zamanlarda iklimlerin değişmesi dahil çevresel bir çok olumsuz ve öncesi olmayan problemlerle karşılaşıyoruz. Bunun tek müsebbibinin insanoğlu olduğunu düşünürsek, sonuç da elimize doğuyor ve doğa bedelini bizlere dengesel karmasını kurarak ödetiyor. Er ya da geç karşılaşacağımızı bildiğimiz bu sorunlara karşı hiç bir önlem almamakla beraber bir de her geçen gün üzerine eklemeye devam ediyoruz.
Elbette çevresel atık olarak sayabileceğimiz tek şey plastik atık grubu değil ama bilinen bir gerçek var ki, plastiğin doğada çözülmesi ortalama 500 yıl sürüyor. Haliyle de tek çözüm olarak plastik atıkların, ivedilikle alternatifinin bulunup tedavülden kalkması gerekiyor. Dünya genelinde deniz ve okyanuslarda 150 milyon ton plastik atık olduğu tahmin ediliyor. Bunun bilincinde olan toplumlar kendilerine göre birçok önlem alıyor. Ama plastik üretimi hala devam ederken, sadece geri dönüşüm sonuçlu alınan karar ve faaliyetler uzun vadeli çözüm için pek de anlam ifade etmiyor.
Atık plastiklere her geçen yıl ortalama 8 milyon ton daha ekleniyor. Deniz canlılarının hayatını ve genetiğini doğrudan etkileyen bu süreç çok yakındır ki doğanın dengesini bu yüzyıl içerisinde gözümüzle göreceğimiz ölçüde bozacak. Son zamanlarda Türkiye'de Marmara Bölgesi'ni sarıp sarmalayan deniz salyasını temizleme çalışmaları samanlıkta iğne arar nitelikte devam ediyor. İnsanoğlunun yettiği şu anda bu. Doğa vicdana gelip, utancımız olan atıkların bu sonucunu sahiplenmediği sürece de bu süreç kısır döngü niteliğinde bizler için normalleşip, kesin çözüm bulmak yerine teknolojiden yararlanıp temizliği hızlandırma yarışına gireceğiz.
Diğer yandan plastik atıkların yasaklanmasına ilişkin çalışmalar da hız kazandı. ABD'nin Seattle şehri alınan çevresel atıkla mücadele kararının boyutunu genişleterek, o dönemde yerine alternatif bulamadığı, plastik tabak, çatal, kaşık ve pipete de tamamıyla yasak getirdi. Yasağa uymayanlara yaptırımların olduğu bölgede, uygulama nasıl ilerleyecek bunu zaman gösterecek. Türkiye de bu konuda 1 Ocak 2019 yılından itibaren plastiğe kaşı kendince dev bir adım atıp poşete sözde yasak getirmişti. Sözde diyorum çünkü kasada paralı olan poşetin manav reyonundan denizlere kadar yayılması sendromu hala devam ediyor. Bu zafiyet de insanların poşet kullanmaktan vazgeçmediğini bizlere gösteriyor. Mahalle bakkallarında, kasaplarında yani küçük işletmelerde poşet serbestliği bolluğu hala devam ediyor. Seattle'da yasaklanan plastik atıklar ise bizim için hala olmazsa olmaz ihtiyaç olarak devam ediyor. Bu konuyla ilgili de teknolojik çalışmalarının içeriğinde yok edici etkisi olmasından ziyade toptan tedavülden kaldıracak buluşlara ihtiyaç var.
Türkiye'de Plastik atık ithalatına yasak geldi...
Geçtiğimiz yıl Haziran ayında İngiltere'den ithal edilen plastik atıkların Adana'da yol kenarında yakılması gündeme bomba gibi düşmüştü. Bunun üzerine harekete geçen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Eylül ayında atık ithalatını yüzde seksenlerden yüzde elliye düşürdü. Bu manzaraları bir kez daha görmek istemeyen bakanlık, geçtiğimiz günlerde de, Türkiye'ye atık ithalatı tamamen durdurdu. Bu çerçevede plastik atık ithalatında en büyük paya sahip olan ve günlük hayatta sıklıkla kullanılan "etilen polimer" grubundaki plastik ambalaj türü atıklar artık ithal edilemeyecek.
Türkiye'nin bu güne kadar bu noktada ulusal kurallardaki esnek yapısından faydalanan ülkeler bundan sonra nasıl bir yol çizecek bilinmiyor ama Türkiye'nin belli yeterlilikte olan geri dönüşüm teknolojisi gelen atıkların sadece yüzde onluk kısmını dönüştürebiliyor. Geri kalanı toprağa karışması imkansız halde, ülkemizde çevre kirliliğini belirgin düzeyde artırdı. Neyse ki 2 Temmuz'dan itibaren yürürlüğe girecek olan yasak kararı, çevre kirliliğinin azaltılması ve önlenmesi noktasında büyük bir adım olacak.
Deniz canlılarını ve deniz kuşlarını doğrudan etkileyen atıklar sonucu oluşan çevre kirliliği, onları oksijensiz bırakıyor ve son araştırmalara göre, deniz kuşlarının yüzde 71'inin, deniz kaplumbağalarının ise yüzde 30'unun midelerinde plastik atıklar bulunuyor. Yutulan bu plastikler deniz yaşamında ölüm oranlarını yüzde 50 oranında artırıyor.
Son söz;
İnancım yok. Bizi bekleyen facialar şimdiden net bir şekilde kendini göstermekten çekinmiyor. Bundan sonra da insanoğlunun hunharca ve bencilce yaşamayı sürdürmesi devam edecek ve sonrasında, doğada hastalıklı insanlardan başka varlık kalmayacak ve insanoğlu dengesi bozulan ortamda nefes almaya yer arayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.