Oruçtan ölümsüz bir şeyler alanlara ve katanlara…
Herkes herkese bir lokma bir şeyler verebilir, ancak boğaz bağışlamak ancak Allah’a mahsustur… (Celaleddin Rumi)
Yemek yemek bir insan için bir nimet olup, şükür vesilesidir aynı zamanda.
Can boğazdan geldiği gibi boğazdan da gider. Bilmeyenler için ‘’Lokma girmeyen boğaz, bağırır avaz avaz ‘’ diye Anadolu da güzel bir söz de vardır.
Son yıllarda karşılaştığınız bir tabir vardır: “intermittent fasting”. Bu tabiri Türkçeye “aralıklı oruç” diye tercüme edenler olsa da “aralıklı açlık” denmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Bu konuda detaylı araştırma yapanlar sağlıkla ilgili bazı sonuçlara ulaşacaklardır.
“intermittent fasting” uygulamasının İnsülin direncini azalttığı ,kas kaybını önlediği, kolesterol ve tansiyonu dengelediği, beyin hücrelerini gençleştirdiği, vücut yağlarını azatlığı, bağırsakları rahatlattığı, bedeni ve organları toksinlerden arındırdığı, kansere karşı koruduğu, yaşlılık genlerini baskıladığı, Oksidatif stres azaltarak hücrelerdeki oksijen radikallerinin birikiminin azalmasıyla protein, lipit ve nükleik asitlerin oksidasyondan zarar görmesinin önlendiği ve daha fazlası…
Bu yazıda konumuz “intermittent fasting” olmayıp, aralıklı aç kalma bütün bunları bedenen sağlıyorsa da Müslümanların tuttuğu gerçek oruçların sağlıkla ilişkisi de değildir. Orucun kazandırdıkları bütün bu sayılanlardan, sağlıktan daha fazlasıdır ayrıca.
Oruç birilerin zannettiği gibi aç kalmak ya da açların halinden anlamak değildir elbette. Eğer öyle olsaydı, lokma girmeyen boğazlar için ortalık avazı çıktığı kadar bağıranlardan geçilmezdi…
Yaşadığı hayatta bedeninde ve ruhunda ‘’ iyiden kötüye, kötüden iyiye’’ doğru bir hal değişimini sürekli yaşayan insanın, geride bıraktığı Ramazan ayı ve bayramdan sonra nasıl bir anlayış içinde olması gerekiyor.
Geride bıraktığımız Ramazan Ayı; sağlığı ve sıhhati yerinde olan inanan ve mükellef bir insan için, ömür dedikleri yolculuğun nasıl olması gerektiğinin öğretildiği, yaşadığı ömründe her yıl bir aylık yolculuktur diye de tanımlanabilir
İnsanın bu ayda ilk on gününde rahmet arayışı, ikinci on gününde mağfiret ve üçüncü on gününde de arınma ve kurtuluş gayreti takdire şayan olup Rabbi karşısında da oldukça değerli olmalı ki sonunda bayramla ödüllendirilen bir yolculuk halini alıyor Oruç Ayı.
Tabi ki bu bayram gerçek manada bu yolculuğun hakkını verenlerin bedenen ve ruhen arınanların, şeytanlarını zincirleyebilenlerin hakkı olsa gerek, değilse sadece aç ve susuz kalanların değil.
Anne karnında kanla, doğduğunda belli bir süre anne sütüyle, sütten kesilince de lokmayla beslenme imkânını kuluna bahşeden Yüce Yaratıcı, yılın bir ayını insan için belli başlı fiillerden, sıfatlardan ve zatından tam bir arınma ayına çeviriyor ve onun göstereceği iradeli bir tavrıyla bu fırsatlara kavuşmasına imkân sunuyor.
Oruç ayı başlı başına bir sabır ayına dönüşmüş oluyor bu durumda. İnsan için başta yemenin, içmenin günün belli saatleri içinde yasaklandığı ve tekrar serbest bırakıldığı zaman dilimlerinde bu fiilleri yapması da ibadet, yapmaması da ibadet haline dönüşebiliyor.
Oruç tutan bir kulun belli başlı bu fiillere karşı gösterdiği iradesi, amaçtan yoksun bir bekleme olayı (sabır) değildir elbette. Yaradan lokmadan kestiği kulunun Lokman Kesilmesini istiyor ve kuluna bunun için bir fırsat sunuyor Ramazan Ayında.
Kişinin Ramazan içerisinde gün içinde açlık ve tokluk arasındaki serüveni, hayat ile ölüm arasında bir hal almakta ve insanın bu diri kalma ve Rabbiyle olan irtibatını sağlıklı sürdürmesi için;
Oruçla kazandığı bu halini, iki dünya içinde kesintisiz bir şekilde sürdürmesi gerektiğini de aklından çıkarmaması gerekmektedir.
Çünkü inanan bir kişinin yaşayacağı gerçek bayram, emrolunduğu şekilde yaşamış ve arınmış şekilde huzura varacağı gerçek ‘’Yâr’’ ile vuslatı halinde mümkün olacaktır.
Belli başlı bazı eylemlerinden, sıfatlarından ve zatından vazgeçmeyi başarabilenlerin bir ayı olan Ramazan da Oruç tutanlar kazandıkları güzel hasletleri sürdürme gayretinden de vazgeçmemelidirler.
Nasıl ki saatin iyiliği koşmasında değil, doğru ilerlemesindeyse, insanında kıymeti de bu dünyada doğru şekilde yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşamasında ve Ramazan Ayında Oruçla kazandığı farkındalık bilincini yitirmemesindedir.
Farkında lığın engelleri arasında bulunan nefis, şeytanımız ve gafletimiz vb. bizleri kendimize yabancılaşmaya hatta hayat gayelerimizi unutarak kendimizi bilmemize bile engel olur.
Bu açıklamalar doğrultusunda Ramazan’da müminlerin dua, yardım ve ibadetle daha çok meşgul olmaları sebebiyle onlara vesvese vermede zorlanan ve bir nevi zincire vurulan şeytanları da ihmal etmemek gerekiyor.
Mü’minun Süresi:
97﴿ Ve de ki: “Rabbim! Şeytanların gizli kışkırtmalarından sana sığınırım.
98﴿ Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım rabbim!”
Yukarıda belirtilen ayetlerdeki duayı Ramazan Ayından sonrada dillerden düşürmemekle birlikte, bu ifadelerle başta öfke, gayri meşrû cinsel istek, yeme içme vb. ihtiyaçları haram yollardan karşılama gibi her türlü günah işleme eğilimlerinden de uzak kalmamız ve kendimizi korumamız gerektiğini de akıllardan çıkarmamak gerekiyor.
MarufKerhi de bir Müride:
-Bir amacı gerçekleştirmek üzere yapılan Salih işleri terk etme, Seni sadece o güzel işlerin Allah’ın rızasına götürür.
Uyarısında bulununca Müridi de:
-Bahsedilen işler hangileridir? diye sorunca şu cevapla karşılaşır:
-Hakkın emirlerine itaate devam etmek,
-Müslümanların işine, yardımına koşmak ve
-Onlara daima nasihatlerde bulunmaktır.
Bu cevaptan çıkan sonuç kanaatimizce Sadece Ramazan ayında değil, yaşadığımız süreçte her zaman imtihan da olduğumuzu bilmek ve itidalli ve istikrarlı şekilde yaşam yolculuğumuzu sürdürmemiz gerektiğidir. Ramazan ayına ulaşıp, bayramına kavuşan yolcuları için, yola çıkmanın güzelliği kadar, doğru yolda olmak ve yol almakta bir o kadar güzel olsa gerektir.
Yol almak isteyen yolcular için son birkaç cümle:
Ben dediğin an,
Nefsin dile geldiği an.
Beni, benden kurtar diyebildiğin an,
Nefsinle cihada başladığın an.
Acıktırınca nefsini, doyurursun azalarını O an,
Doyurdukça nefsini, acıktırırsın azalarını her an.
Ne Mutlu;
Oruçtan ölümsüz bir şeyler alanlara ve katanlara…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.