Yalan Rüzgârı
Sosyal medya hayatımıza girdi gireli birileri hayatımızı ve gündemimizi rahat rahat belirleyebilir hale geldi.
“Bu da nereden çıktı?” dediğiniz bir sürü sözde gündem özellikle Twitter üzerinden bize dayatılıyor. Yalanın bini bir para. Twitter’a baksak ülkede normal insan yok sanki. Sanki Türkiye FETÖ’den PKK’ya, DHKP-C’ye kadar uzanan skalada terörist, bölücü, Türkler Ermeni soykırımı yaptı diyen, LGBTİ hayranı insanlardan oluşuyor.
Zannedersiniz ki toplumun tamamı Twitter gündemiyle amel ediyor. Onlara sorsan öyle. Öyle olmalı yoksa zaten etkili olamazlar. Dayattıkları gündemin bir anlamı olmaz.
Çok etkili olduğunu pazarlamaları lazım ki ciddiye alınsın. Oysa durum çok farklı. 85 Milyonluk koskoca nüfusu ortalama 15-20 bin kişi ile yönlendiriyorlar. Para ile satın alınan botlar ve ajans tarafından beslenen trolleri söylemiyorum bile.
Bakmayın siz özellikle Ak Parti’yi gönüllü olarak destekleyenlere trol dediklerine. O da psikolojik harekat. Ak Parti’nin elini kolunu bağlamak, yaptıkları algı operasyonlarına karşı tepkisiz bırakmak için yaptıkları operasyon. Etkili de oluyor maalesef.
Twitter’da yaklaşık 300 TL vererek yaklaşık 3-4 saat o TT listesinin ilk onu içerisinde yer alabilirsiniz. Bu bir ticaret. İşin bu yönü de var tabii.
Esas mesele şu; özellikle Twitter’in kuruluş amacı insanlara 140 karakterlik (İlk çıktığında öyleydi, artırıldı) bir kısa günlük tutma imkanı vermesi değildi.
Belki kimimiz için klasik olacak ama “Et tekrarü ahsen velev kane yüz seksen” misali tekrar etmekte fayda var.
Özellikle Twitter küresel sermayenin kendi amaçları uğruna hedef aldığı ülkelerdeki toplumu, değiştirme, dönüştürme ve kendi amaçları için kullanmak için kuruldu. Bakmayın siz o süslü kelimelerle yapılan pazarlama taktiklerine. Klasik Amerikan tavrı. Ülkelere demokrasi getirme yalanı gibi.
Ortaya çıkışı Soros’un Ukrayna ve Gürcistan’daki Turuncu devrimlerine rastlıyor. Türkiye Twitter’ın gerçek amacıyla Gezi olaylarında yüzleşti. Şükür ki başaramadılar. O hafife aldıkları Türk halkı kazandı.
Bir daha da o kadar etkili olamadılar. Hem devlet yeterli olmasa da tedbir aldı hem millet sorgular hale geldi.
ABD Başkanı olan biri bile olsa işlerine gelmediğinde “İfade özgürlüğü” rafa çok kolaylıkla kaldırılabilir. Kılıfı da hazırdır hep. Bu yaklaşım aslında kuruluş amacını, var oluş amacını ele veriyor. Hafife alınacak bir durum değil. Zira Devletlerin gücünün üzerinde bir güçten bahsediyoruz.
Kendi amaçlarına hizmet etmeyen ülke yönetimlerini değiştirmek için halk kitlelerini örgütledikleri bir platformdan bahsediyoruz. Bu örgütleme gerçeklere dayansa neyse diyebiliriz. Her türlü yalan dolanın döndüğü ve özellikle gençlerin maruz bırakıldığı yalan rüzgarından bahsediyoruz.
Boşuna demiyor Sedat Peker, 40 yaşın altı diye. 40 yaşın üstü ne mal olduklarını biliyor çünkü. Tüm mesele toplum hafızasını yok etmek.
Bugün artık sosyal medyada her hangi bir haber görürseniz kaynağını araştırın, mutlaka doğrudur demeyin uyarıları duyuluyor.
Sosyal medya adeta bir yalan ve algı yuvası haline dönüşmüş durumda. Gençlerimizin de telefon ve internet tutkusunu kendi amaçları uğruna kullanmak için de her yolu deniyorlar. Sadece Twitter değil, Facebook, Instagram, Tik Tok ve Youtube’da fenomen diye pazarladıkları tuhaflar üzerinden gençlerimizi elimizden almaya çalışıyorlar, toplumumuzu dönüştürüyorlar.
Özellikle CHP ve Millet İttifakı, iktidarı yıpratmak ve indirmek için doğal olan yollardan yani plan ve proje açıklamaktan ziyade sosyal medyanın yayılım hızını kullanarak yalan ve algı üzerinden hareket ediyor.
Z Kuşağı’nın tamamının Millet İttifakı’na destek verdiği algı. Bu konuda bilimsel bir çalışma da yok. En fazla anket şirketlerinin ya telefonla ya da kendi bulundukları şehirlerde yaptıklarını söyledikleri sözde anketlere dayanıyor. Esas taban aldıkları yer, Twitter.
Botlar eliyle çakma gündemlere yorum yaptırdıkları gençleri toplumun tamamı gibi pazarlıyorlar. Oysa Gezi’de de yüzleştikleri gibi sessiz bir çoğunluk var. Onlar da bunu biliyor. Fakat gündemi esir alabilmek için böyle davranmak zorundalar.
Bütün bunlar özellikle Ak Parti’nin bu alanı gerektiği gibi kullanmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Bugüne kadar yapılan hukuki düzenlemeler sosyal medya eliyle halkın maruz bırakıldığı algı ve manipülasyonları engelleyemedi. Üstelik son dönemde bu mecralar açık açık Cumhur İttifakı’nı destekleyenlerin görüşlerini örter ve hatta engeller halde. Buna bir çözüm bulunamadı. Yapılan araştırmalara göre dünyada en çok yalan habere maruz kalan millet biziz.
Muhalefet tarafından ve özellikle de CHP tarafından yalan artık bir strateji olarak kullanılıyor. Kimsenin yüzü de kızarmıyor. Yalan olduğu ortaya çıkan bir durum milletin gözünün içine baka baka tekrar ediliyor.
Özellikle gençlerimiz hedefte. Geleceğimizi çalmaya çalışıyorlar. Onları korumamız lazım.
En son tam da üniversite sınavı öncesi Türkiye ve Katar arasında yapılan protokole göre Katarlı öğrencilere ülkemizdeki üniversitelerde sınavsız olarak okuma hakkı tanındığı iddia edildi. İlk ateşi Sözcü Gazetesi attı. Muhalefete yakın medya yalanı köpürttü. CHP Lideri Kılıçdaroğlu da resmi sosyal medya üzerinden bu yalanı destekledi ve gençleri tahrik etti.
Bu iddianın yalan olduğu ortaya çıktı. Sınırlı sayıda askeri öğrenciyi kapsadığı ortaya çıktı. Habere yer veren siteler özür dileyip haberi kaldırırken CHP ve Kılıçdaroğlu kaldırmadı. Yalanı sürdürmeye devam ediyor.
Dikkat edin. Nokta atışı bir yalan ve algı operasyonu. Çocuklarımız tam da geleceklerinin en önemli sınavı için ter dökmeye hazırlanırken onlara devletiniz sizin yerinize Katarlılara sahip çıkıyor yalanını söylediler. Onları tahrik etmeye çalışıyorlar. Tıpkı Suriyelilere para yardımı yapıldığı gibi.
Bu yaklaşım, bu algı çalışmasının bir “Ajans” operasyonu olduğunu teyit ediyor. Asla bir doğaçlama değil. İçinde medyası ve siyasetiyle tüm bileşenlerinin yer aldığı bir organizasyon.
“Katar’ın suçu ne?” diyebilirsiniz.
Katar’ın suçu kayıtsız şartsız Türkiye’nin yanında yer alması. Bağımsızlık mücadelesinde Türkiye’yi destekleyerek küresel çetenin amacına ulaşmasına engel olması.
Geçmişte ülkemizi işgal edenleri bize dost olarak pazarlayanlar gerçek dostlarımızı itibarsızlaştırmanın peşinde.
“Ne Şam’ın şekeri ne Arabın yüzü” diyerek kadim coğrafyamızla aramızda onarılmaz yaralar açmaya çalışan zihniyetin günümüz temsilcileri onlar.
Başka ne yapmalarını bekleyebiliriz ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.