Oğuzhan Asiltürk ve Saadet Partisi
Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün partisi Saadet Partisi’ne kuruluş ilkelerini hatırlatması epey ses getirdi.
Özellikle Millet İttifakı’nda sebep olduğu panik, gözle görülür vaziyette. Öyle ki hem ittifak sözcüleri, hem muhalefet medyası açıklamaları yok farz ediyor. Ya da bu açıklamalara karşı olan açıklamaları büyüterek veriyor.
Yapılan açıklamalar bazı kesimler tarafından amacından saptırılıp bir kongre çağrısı olarak yorumlandı. Oysa gerçek öyle değil.
Oğuzhan Asiltürk, mevcut yönetimin tavrından ve uyguladığı politikalardan rahatsız. Özellikle mevcut hükümete ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a her anlamda muhalefet etmenin doğru olmadığını düşünüyor.
İyiye iyi, kötüye kötü demeleri gerektiğini düşünüyor. Bir anlamda CHP’ye gösterilen müsamahanın neden Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gösterilmediğini sorguluyor.
Açıklama bir anlamda Saadet Partisi’nin Milli Görüş geleneği ilkelerinden uzaklaştığına ve ona uygun davranmadığına dair bir tespiti de yapıyor ve nasıl olması gerektiğini işaret ediyor.
Saadet Partisi’nin Milli Görüş ilkelerine uygun davranmadığı tartışması Asiltürk’ün açıklamalarıyla sınırlı değil. Malum, bu tartışmalar Erbakan Vakfı üzerinden epeyce dillendirilmiş ve Fatih Erbakan’ın Genel Başkanlığı’nda Yeniden Refah Partisi kurulmasıyla sonuçlanmıştı.
Milli Görüş, partiler üstüdür. Kabul etseler de etmeseler de bugün Ak Parti, Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi içerisinde gönül verenleri vardır.
Oğuzhan Asiltürk’ün açıklamalarına parti içerisinden tepki geldi. Parti Sözcüsü Birol Aydın, açıklamayı kongre çağrısı olarak alıp, bunun kararı için de partinin yetkili kurullarını işaret ederek, onların da kim olduklarını ifade etti.
Bir anlamda Oğuzhan Asiltürk’e “sen kimsin” dedi. Oysa Oğuzhan Asiltürk, Milli Görüş camiasının içerisinde kolay kolay ötelenebilecek, söylediği ciddiye alınamayacak biri değil. Eğer kongre istese onu da gerçekleştirebilecek gücü var. Bunu ona karşı olanlar da gayet iyi bilir.
Bilmelerine rağmen, bilmemezlikten gelmeleri üzerini örtmeye, etkisini azaltmaya dönük hamlelerdir.
Fakat artık gerçek olan bir şey var. Saadet Partisi kendi içinde bir hesaplaşmaya doğru hızlı bir şekilde ilerliyor. Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, genel başkan olmasını sağladığı dünürü Temel Karamollaoğlu’yla gemileri yakmış durumda.
Saadet Partisi Millet İttifakı içerisinde kendi öz politikalarıyla yer almıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı olan ve onu denklem dışına çıkarmaya çalışan cephenin muhafazakar ve dindar seçmen tabanında meşrulaştırılma görevini yerine getiriyor. Hem de öyle bir fedakarlıkla yerine getiriyor ki bu görevi, Oğuzhan Asiltürk’ün ifade ettiği gibi milletvekili çıkarabilecek oyu aldığı yerlerde bile vekil çıkarmamaya razı oluyor.
Saadet Partisi’nin Millet İttifakı içerisinde yer almasını savunan kesimler, buna dayanak olarak Kıbrıs Barış Harekatı sırasındaki koalisyon hükümetini kaynak gösterirken nedense geçmişteki Milliyetçi Cephe Hükümetlerini ve 1991’deki Refah Partisi-Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi arasındaki ittifakı görmezden geliyor.
Kaldı ki, Merhum Erbakan’ın siyaseten mirasçısı olmak, onu her gün zikretmek midir, yoksa onun hayallerini ve projelerini hayata geçirmek için çalışmak mıdır?
Bugün Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1997’de Refah Partisi'nin ve Necmettin Erbakan'ın 'Yeniden Büyük Türkiye Projesi' başlığı ile açıkladığı; İstanbul Boğazı’na tüp geçit, Körfez geçiş köprüsü, Ankara-İstanbul arası hızlı tren, büyük kentler otoyol ağı, doğal gaz şebekesi, atom santrali ve 81 ile havaalanı projelerini gerçekleştirmiştir.
Peki ya Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması merhum Erbakan’ın mirasına sahip çıkmak değil de nedir?
Peki Saadet Partisi, merhum Erbakan’ın mirasına nasıl sahip çıkıyor? CHP ile aynı ittifak içerisinde bulunarak öyle mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti’nin Milli Görüş gömleğini çıkararak merhum Erbakan’a ihanet ettiğini iddia edenler, Ak Parti’nin o politikalarına yön verenlerin bugün Erdoğan’la yollarını ayırarak Saadet Partisi’nin de içerisinde yer aldığı Millet İttifakı’yla kol kola olduklarını gözlerden uzak tutmaya çalışıyor.
Saadet Partisi Karamollaoğlu, CHP’nin yayın organı Halk Tv’de katıldığı programda Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın Ak Parti’den en az % 20 oy koparacağını düşündüklerini ama tabanın tutumuna bakarak bunun olmadığını ifade etti.
Bu bir hayal kırıklığı açıklamasıydı. Fakat başka bir yönü daha var. Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Ak Parti seçmeni hem de Türkiye için ne demek olduğunu tespit etmiş oldu. Ak Parti tabanının bu ayrımı çok net bir şekilde görmüş olduğunu da.
Bu sebeple, tüm planın Recep Tayyip Erdoğan’ı 2023’te bir alternatif olmaktan çıkarmak olduğu da ete kemiğe bürünmüş oldu. Bu projeye Ak Parti içerisinden destek verenlerin olduğu da bir gerçek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gitmek isteyen gidebilir yaklaşımı malum. Milletin desteklemediği projelerin taşeronu olanlar, tarih sahnesinden silinip unutulacaklarını da bilmeli. Erdoğan, halk tabanında öyle masa başı projelerle deviremeyecekleri kadar kuvvetli. Onca saldırıya karşı ayakta kalabilmesi ve yıkılmaması da halkına yaslanmasından kaynaklı.
Bugüne kadar Saadet Partisi ve Ak Parti’nin bir araya gelememiş olması üzerinde FETÖ etkisi yadsınamaz. O etkiden uzaklaştıkça olması gereken kucaklaşma da gerçekleşecektir. Olan biten de bu kucaklaşmanın doğum sancısıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.